"Rahmet duasına çıkalım" diyorlar.
-Peki, yarın bu memleketin en büyük camisinde yağmur duası ictimâ ederiz de oradan çıkalım, diyor.Ertesi gün o memlekette canlı sinek de kalmadı, hep o camiye toplandı.
Allah'ın hışmına uğramaktan Allah'a sığınırız.
Yedi sene öyle bir hâl olmuş ki, yeşil yaprak kalmamış.
O derecede zafiyetten, bazı yerlerde açlığın verdiği takatsizlikten, dağdaki vahşi hayvanat da evlere hücum edip yavru çocukları sürüyüp götürürken; anasında babasında, onların arkasına kalkıp da onları def edecek takat kalmamış.
Allah'tan korkmak lazım, gökten rahmet kesilirse senin ne paran, ne pulun iş görmez.
Millet oraya öyle bir hâl ile geldi, yağmur duası için gidiyor.
Uzun hikâyedir, oraya girmeyelim de, kısa bize lüzum edeni söyleyelim.
Onlar bize bunu söyletiyor.
Allah sırrını takdis etsin, Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri'nin, "ibret için söyle oğlum" dedi bana şimdi bu meseleyi.
Sual ettim diyor:
-Ey cemaat!İçinizde Cenab-ı Hakk'a bilerek isyan işlemeyen, günah işlemeyen kimseler benimle beraber gelsin! Çünkü isyan ve günah bulutları münâcatin huzurullâha varmasına mânidir.
Bilerek günah işlememiş kimseler benim arkamdan gelsinler, ötekilere lüzum yok, onlar burada dursun.
Biz, bizimle gelecek kimselerle o rahmeti talep ederiz.
Geri çevrilmeyen dua onlardan olur.
Ben dua edeyim, o kimseler "âmin" desin.
Size lüzum yok.
Siz burada bekleyin, demiş, yürümüş Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri.
Kimse gitmeye cesaret edememiş, ona bakmış.
O gencin bir gözü var, bir gözü yok.
-Oğlum! Sen hiç günah işlemedin mi?
-Ya Seyyidi, bir defa benim bir gözüm benden izinsiz bir günah işledi.
O günah işleyen uzvu üzerimde taşımam diye söküp dışarıya atıverdim, demiş.
-Ne gibi günah işledin oğlum? diyor.
Şimdi bize ibret bu, nasıl tazim ediyor bak:Bir yahudinin evinin önünden geçerken, karşıda çalının üzerine yahudînin karısı entarisini yıkamış, oraya sermiş.
Benim bu gözüm ihtiyatsız olaraktan onun çamaşırına değdi.
Anında hemen çevirip de "ne için oraya baktım" diyerek o bakan gözü çıkarmışım.
Sonra o yahudînin kapısına gelip de ben helallik istedim.
Dedi ki:
-Şeriat-ı Garra-yı Ahmediyye sana bakmaya izin vermemişken sen niye baktın?
Yedi sene bana hizmet yapmadıktan sonra ben helâl etmem!
-Yapayım, demiş genç.
Yahudi:
-O da kâfi değildir, bütün mal ve mülkü vermezsen, o hakkımdan vazgeçip kıyamet gününde yakanı bırakmam.
Sen bana ölünceye kadar köle olacaksın ki bu hakkımı da helâl edeyim.
-Nefsimi de köle olarak sana bağışladım, demiş genç.
O vakit Yahudi:
-Gel içeriye oğlum.
Bak, ben yahudiyim.
Din böyle olmalı, sıdk-u sadakat böyle olmalı.
Allah'ın Hakk olan gerçek olan yolu budur.
Ben seni imtihan ettim, ben de Kelime-i Şahadeti getiriyorum.
Bu ailemdir, bu ailem de Kelime-i Şehadet getiriyor.
Bu çocuklarımdır, bu çocuklarım da Kelime-i Şehadet getirsin, diyorum.
Hak din sizdedir, oğlum diye, o aile kökten imana girdi, İslâmla müşerref oldu, demiş.
Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri:
-Peki oğlum! Sen işe yararsın, ben dua edeyim, sen âmin de, demiş.
Sonra Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri dua ediyor ve:
-Ya Rab! Ya Rab! Ya Rab! Bunun hürmetine isterim, başka kimsenin değil, diyor.
Anında böyle o rahmet, kaç sene çatır çatır yanan kuraklıkta hevenk hevenk bulutlar etrafı doldurup, yaklaştı.
Bir rahmet, bir rahmet, Allah rahmetini döktü, diyor.
Esteîzübillâh: فاقصص القصص لعلهم يتفكرون
Cenâb-ı Allah, "Ey Habibim! Onlara kıssaları söyle ki, ibret alsınlar, kıssadan hisse alsınlar" buyuruyor. (Araf Sûresi: 176)
*Tasavvuf Sohbetleri, Şeyh Muhammed Nazım Kıbrısî, Sh. 262, 263, 264, 265.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder