Hazreti Mevlânâ'yı seven sayan, ama bazı halterine takılan bir âlim, bir gün bir mecliste içinin içinden:
-Mevlânâ gibi bir ilim ve irfan padişahı, hem şeriatta hem tarikatta, marifetde ve hakikatda sultan olduğu halde, musiki ve sema gibi şeriata aykırı olan şeyleri nasıl olur da câiz görür? diye düşünmeye başlayınca, bu gizli durumu gönül ekranında seyredip duran Hazreti Mevlânâ, ona melâmet üzere şöyle söylemiş:
Şeriatta bir mesele vardır.
Senin de bunu okuduğunu biliyorum.
Zarûret halinde ve öldürücü bir açlık karşısında kalan bir adamın normalde haram olan şeyleri yemesi helâldir.
İnsanın yaşaması ve tamamıyla yok olmaması ve dine faydalı olması için bunu caiz ve mübah görmüşlerdir.
Bu âlimlerin yanında sabittir.
Ehlullah'ın da buna benzer zaruretleri vardır.
Onu savmak için musikî ve semadan başka çare yoktur.
Eğer bu olmasaydı, Allah'in celal nurlarının ve tecellilerinin sonsuz heybeti içinde onların varlığı, Temmuz güneşi karşısında kalmış buz gibi erir giderdi.
Hazreti Peygamberin, Hazreti Ayşe'ye: Konuş benimle Ayşe! demesi bunun içindir.
(Eflaki 1/541)
* İnsanlığın Pîri Hazreti Mevlânâ, Mustafa ÖZDAMAR, Sh.:31.
"İnsanlığın Pîri Hazreti Mevlânâ" Kitap Kapağı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder