Hoca'nın talebelerinden Talip Arışahin anlatıyor:
Başka insandı Hoca.
Eşi menendi az bulunur bir kâmil insandı.
Bir gün bir arkadaşa kızmıştı derste.
Dersi kaynatmaya çalışan haylaz bir arkadaşa:
-Baban neliklerle okutuyor seni biliyon mu dussuz? diye çıkışmıştı.
Dussuz (tuzsuz) kelimesini çok kullanırdı rahmetli.
Sonra, o arkadaşın boynu biraz bükülünce...
Onun mahzuniyetine dayanamadı rahmetli.
Hep öyleydi zaten.
Kıramazdı, incitemezdi.
Buna rağmen en ufak bir hüzün belirtisini bile derhal telâfi ederdi.
O gün de öyle oldu.
Arkadaş boynunu biraz bükünce, sırtını tapışlayarak:
-Dussuz dememe darılma, dussuz!
Helva da dussuzdur, dussuz!... demiş ve onu da bizi de pek sevindirmişti, bu tatlı espiriyle.
Böyle bir insandı Hoca.
Kuru yavan acı soğan insanları bile tatlandırırdı.
Eşi menendi yoktu vesselâm.
* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1997, s.206.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder