Mehmet Hadimî Hazretleri, tütünün şiddetle aleyhindedir.
Bunu her zaman söyler ve eserinde de belirtir.
Devrinin bir başka meşhur âlimi ise, bu konuyu pek umursamaz.
Hatta Hadimî'nin bu konudaki bu derecede hassasiyet ve ciddiyeti makul görmediği gibi, onun bu noktadaki görüşüne de muhalifmiş.
Bu iki meşhur âlim, birbirlerini tanımazlar, sadece isimlerinden ve şöhretlerinden dolayı, gıyâbî tanışıklıkları varmış.
Bir yıl, tesadüfen ikisi de Hacca giderler.
Bir gün Ravza-i Mutahhara'da, Sevgili Peygamberimizin huzurunda iken, tesadüfen yan yana gelirler.
Bir ara bir münasebetle, nereli olduklarını birbirlerine sorarlar.
Sohbet kapısı açılır.
Karşısındakinin Anadolulu ve hem de Konyalı olduğunu öğrenen o meşhur hoca, "Hadimi adında bir hocanın tütün aleyhinde pek fazla hiddet ve ciddiyet gösterdiğini duyduğunu" biraz da sert bir dille belirterek, bu kadar ileri gitmeye lüzum olmadığını, ifade eder.
Hadimi uzun uzadıya dinledikten sonra ona der ki:
-Hoca Efendi!
Şimdi şurada senin elinde sigara, benim elimde ise bir şerbet bardağı olsa ve şu karşımızda bulunan mübarek türbeden Fahr-i Kâinat Efendimiz kalkıp buraya kadar gelerek, bizi teşrif buyursalar; senin sigarayı mı, yoksa benim elimdeki şerbeti mi O'na takdim edersiniz?...
Bu makul soru ve durum karşısında müşkil durumda kalan o ihtiyar âlim, karşısındakinin kim olduğunu merak eder ve hatta bir ara onun Hadimi bile olabileceğini aklına getirerek, merak ve heyecanla sorar:
-Delikanlı! Yoksa, Hadimî dedikleri sen misin?
Hadimî tatlı bir tebessümle ve "evet oyum" manasına gelen şekilde başını sallar.
Bunun üzerine iki âlim kucaklaşırlar.
Kaynaşırlar, anlaşırlar ve derin sohbetlere dalarlar.
- Konya Velileri, Hasan Özönder, Sh. 227, 228.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder