Hunat Külliyesi’nin kurucusu olan ve doğum tarihi bilinmeyen Hunat Hatun, Selçuklu Hükümdarı I. Alaeddin Keykubat’ın karısı ve II. Gıyaseddin Keyhusrev’in annesidir.
Zamanında büyük bir nüfuz ve otorite sağlayan Hunat Hatun, güzelliğinin yanında son derece narin ve kültürlü, cömert ve geniş kalpli, ilim-irfan sahibi ve hayırsever bir kimse oarak tanınmıştır.
Bu meziyetlerinden dolayı kendisine, bilgin, büyük anlamına gelen “Huvand-Hondi-Hunat” ismi verilmiştir. Prenses, sultan, hanım payesini vermek için de Hunat ismine “Hatun” eklenmiştir.
Hunat Hatun; Akdeniz kıyısındaki Karaesion (Coracesium) sonradan Kolon-oros denilen ve Alaeddin Keykubat’ın “Alaiye” ismini verdiği kaleler şehri Alanya’nın son hükümdarı Kir Fard adındaki tekfurun kızıdır.
Alaeddin, 1220 yılında, Selçuklulara kadar bağımsız kalan Kolonoros’u almak için aylarca uğraştığı halde muvaffak olamamıştır. Bu sırada, rüyasına giren oldukça güzel bir kız: “…Ona ne karadan ne denizden hiç kimse yetişemez. Ancak Allah’ın yardımı ile sana fetih müyesser olacaktır” müjdesini vermiştir.
Bu rüyadan aldığı cesaretle kaleye hücum eden Alaeddin kuvvetlerinin karşısında Kir Fard teslim olur ve istek üzerine güzel kızını da Sultan’ın harem-i hümayununa gönderir.
Muhteşem düğün töreninin gecesi, Alaeddin Keykubat, huzurunda kalenin kuşatılması sırasında rüyasına giren ve göz kamaştırıcı güzelliğe sahip olan Prensesi görünce, hayret ve heyecanla: “Mahperi!.. Mahperi!” diye seslenmiş ve karısını böylece isimlendirmiştir.
Mahperi Hunat Hatun, kısa zamanda halkın saygı ve itimadını kazanmış, İslam dinine de kuvvetle inanmıştır. Yaptırdığı dini ve kültürel müesseselerle bunu ispat eden Prenses Mahperi (Hunat Hatun), aynı zamanda Selçuklu mimari sanatının şaheser örneklerini de ebedileştirmiştir.
Hunat Hatun, sağlığında yaptırdığı külliye içindeki türbesinde medfundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder