9 Şubat 2011 Çarşamba

Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Şişli, İstanbul

 Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Şişli, İstanbul
Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı’na bağlı olan müze, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Harp Okulu olarak kullanılan Harbiye’deki tarihi bina ve yapıya sonradan eklenen ek binalardan meydana gelmektedir.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra Aya İrini Kilisesi’ni silah ambarı haline getirtmesi ve tarihi yapının 1726’da, III. Ahmet tarafından onarılarak, silahların gezilip görülecek şekilde düzenlenmesi ile Askeri Müze’nin temelleri atılmıştır. III. Ahmed’in yaptığı düzenlemeler sonrası, girişine Darü’l Esliha yazılı bir kitabe yerleştirilen mekan; III. Selim’in 1807 yılında tahttan indirilmesi sırasında, cebeciler tarafından yağmalanmış ve 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra, yeniçerilere ait müzedeki birçok eser de yok edilmiştir. Bu hadiselerin ardından, zamanla mekân eski önemini yitirmiş ve 1839 yılında Harbiye Ambarı’na dönüştürülerek, silah deposu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra Tophane Müşiri Ahmed Fethi Paşa’nın çalışmalarıyla, Aya İrini Kilisesi’ndeki eserler tekrar derlenerek; 1846 yılında, Mecma-i Esliha ve Mecma-i Asar-ı Atika adlı iki bölümden müteşekkil olan modern anlamda ilk Türk müzesi açılmış fakat bu müze, Sultan Abdülaziz Dönemi’nde (1861-1876) tekrar silah ambarına dönüştürülmüştür. O dönemki bu müzenin, Askeri Müze’nin çekirdek koleksiyonunu meydana getiren Mecma-i Esliha bölümünde; silahlar, baltalar, kılıçlar, miğferler, ordu kantarları gibi askeri eserler; daha sonradan Arkeoloji Müzesi’nin koleksiyonuna dâhil edilecek olan Mecma-i Asar-ı Atika bölümünde ise Mısır’dan gelen mumyalar, çini objeler, yazıtlar ve lahitler gibi birçok eser bulunmaktaydı.
II.Meşrutiyetin ilanından sonra, Tophane Müşiri Ali Rıza Paşa’nın girişimleri ile Mühendishane-i Berri-i Hümayun Nazırı Ferik Ahmed Muhtar Paşa önderliğinde müze tertip komisyonu oluşturulmuş; Bu komisyon dağılmış halde bulunan birçok müzelik objenin bir araya getirilmesi için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar neticesinde bir sürü tarihi materyalin Aya İrini’de toplanması sağlanarak; Müze-i Askeri-i Osmani adıyla yeniden faaliyete geçen müzede, Mehter Takımı tarafından belirli aralıklarla konserler tertip edilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından Aya İrini’deki eserler güvenlik gerekçesi ile Niğde’ye nakledilmiş; II. Dünya Savaşı’dan sonra 7000 parçalık koleksiyon Niğde’den Maçka Silahhanesi’ne taşınmış, silahhanenin İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devredilmesi üzerine buradaki eserler 1955 yılında eski Harbiye Jimnastikhanesi’ne nakledilerek, binada restorasyon çalışmalarına başlanmıştır. 1967 yılında, Mimar Nezih Elden’in imzasını taşıyan proje ile yeni bir çehre kazanan bugünkü Askeri Müze binasının bir bölümü, 1986 yılında hizmete alınmışsa da müze tam olarak 1993 senesinde faaliyete geçmiştir.

   Madalyalar, askeri kıyafetler, bayrak ve sancaklar, zırh gömlekler, kalkanlar, tablolar, silah türleri gibi dünden bugüne askeri gelişim ve değişim serüvenimizi ortaya koyan toplam 55000 eseri koleksiyonunda bulunduran Askeri Müze, bu geniş koleksiyondan 5000 adet eseri ziyaretçilerin ilgisine sunmaktadır. Müzenin alt katında, Fatih ve Yavuz Köşesi, Ateşli Silahlar Salonu, Top Maketleri Salonu, Atatürk Dershanesi, Mehter Enstrümanları Salonu, Kesici Silahlar Salonu, Binicilik Salonu, Tanıtım Salonu, Somali-Bosna-Kosova ve İç Güvenlik Salonu, Sancaklar-Bayraklar Salonu, Denizcilik Köşesi, Şehitler Galerisi, Çadırlar Galerisi ve Askeri Kıyafetler Salonu bulunur. Müzenin üst katında ise; Etnografik Eserler Salonu, Atatürk Salonu, Belgelerle Ermeni Sorunu Salonu, Yazma Eserler ve Ferman-Beratlar Salonu, III. Selim Köşesi, Kenan Evren Salonu, Çanakkale Savaşları Salonu, I. Dünya Savaşı Salonu, Meşrutiyet Dönemi Salonu, Kore Kıbrıs Salonu, Genelkurmay Başkanları Salonu, Kurtuluş Savaşı Salonu bulunur.
Atatürk Müzesi’nin zengin koleksiyonunda; Kanuni Sultan Süleyman’ın on dört kılıcı ve atının alınlığı, Memluk Sultanları ve İran Şahlarına ait işlemeli alemler, İstanbul’un Fethi esnasında Bizansların Haliç’e çektiği zincir, haçlı askerlerine ait kılıçlar, II. Mahmut’un bir kaza neticesi yaralanmasına neden olan tüfek ve Atatürk’e ait çeşitli eserler gibi tarihi önemi olan birçok obje bulunmaktadır. Ayrıca; müzenin açık olduğu her gün, 15.00-16.00 saatleri arasında Mehteran Bölüğü tarafından verilen konserler ile çeşitli sergilerin açıldığı Hasan Rıza Sergi Salonu’ndaki sanatsal faaliyetler, müzenin konukları tarafından ilgiyle takip edilmektedir.
 Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı
İstanbul ili Şişli ilçesi Harbiye semtinde, Cumhuriyet Caddesi ile Vali Konağı Caddesi’nin başlangıcında bulunan Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nin geçmişi Türkiye’deki ilk müzecilik çalışmalarının başlangıcına kadar inmektedir.

Askeri Müze ilk defa Sultanahmet’te Aya İrini’de Sultan III. Ahmet zamanında,1726 yılında kurulmuştur. O zamanlar Cebehane ismi ile bilinen Aya İrini’nin içerisinde bazı değişiklikler yapılmış ve daha önceki yüzyıllarda burada toplanmış olan Osmanlı silahları Dar-ül-Esliha ismi ile sergilenmiştir. Sultan III. Selim ve II. Mahmut zamanında burada toplanan silahlar Yeniçeri Ayaklanmaları sırasında yağmalanmıştır. Yeniçeri teşkilâtının 1826’da ortadan kaldırılmasından sonra burada bulunan bazı eşyalar Yeniçerilere ait olduğundan ötürü tahrip edilmiştir. Bundan sonra Darül Esliha’nın önemi azalmıştır. Aya İrini 1839’da Harbiye Nezaretinin silah ambarına çevrilmiştir.

Sultan II. Abdülmecit zamanında Harbiye ambarı olan Aya İrini’de Tophane-i Amire Müşiri Fethi Ahmet Paşa’nın 1846 yılında girişimleri ile Mecma-i Esliha-i Atika ve Mecma-i Asar-ı Atika isimli iki bölümden oluşan, ilk Türk müzesi kurulmuştur. Bu müzenin ismi daha sonra Asar-ı Atika-i Müze-i Hümayun olarak değiştirilmiştir.

Bu müzede eski Osmanlıların kullandığı zırh takımları, miğferler, baltalar, kılıçlar ve ordu kantarları gibi eserler sergilenmiştir. Ayrıca Mısır’dan getirilen lahitler, mumyalar, kitabeler ve çini eserler de burada bulunuyordu. Müzenin kültür varlıklarına yönelik bölümü olan Mecma-i Asar-ı Atika bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin temelini oluşturmuştur.

Sultan Abdülaziz (1861–1876) döneminde bu müze önemini yitirmiş ve Harbiye ambarına dönüşmüştür. Bu arada Ahmet Fethi Paşa’nın Avusturya’da yaptırdığı mankenler önce Sultanahmet’teki Mehterhane’de, daha sonra da Maadin ve Sanayi Mektebi’nde sonra da yine Sultanahmet’teki Ticaret ve Ziraat Nezareti’nde korunmuştur.
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 10 Temmuz 1908’de Mühendishane-i Berri Hümayun öğretmenlerinden Ahmet Muhtar Paşa, Tophane Müşiri Zeki Paşa’ya Avrupa’da benzerleri olan bir askeri müze kurulmasını önermiştir. Bunun üzerine Esliha-i Askeri Müzesi’nin kurulabilmesi için padişahtan ferman alınmıştır. Sultan Abdülhamit 1908’den önceki yıllarda vermiş olduğu fermandan sonra bu kez Alman Generali Gromkov ile Alman mühendisi Jasmund’a ikinci bir izin vermiştir. Onların düzenlediği proje uyarınca Yıldız Sarayı bahçesindeki köşklerden birinde küçük bir müze açılmışsa da Sultan II. Abdülhamit tarafından kapatılmış ve buradaki eserler Maçka Silahhanesi’ne taşınmıştır.

II. Meşrutiyet’in 1908’de ilanından sonra Tophane Müşiri Ali Rıza Paşa’nın girişimi ile Mühendishane-i Berri Hümayun öğretmenlerinden Ferik Ahmet Muhtar Paşa başkanlığında üst düzey askeri yetkililerinin oluşturduğu bir komisyon kurarak çalışmalara başlamıştır. Eserler yeniden Aya İrini’de toplanmış, müze müdürlüğüne atanan Ahmet Muhtar Paşa Maçka Silahhanesi’ndeki eserleri de buraya getirmiştir. Bundan sonra müzenin ismi Müze-i Asker-i Osmanî olarak değiştirilmiştir.
II. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine güvenlik açısından müzedeki eserler 1940 yılında Niğde’ye taşınmıştır. Bir kısmı da Maçka Silahhanesi’ne götürülmüştür. Ancak bu yapının İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devri üzerine 1955’te Eski Harbiye Binasının spor salonuna nakledilmiştir.

Harbiye binası ilk defa 1841 yılında Harp Okulu olarak yapılmış, 1853 yılında çıkan bir yangınla tamamen yanmış, 1862 yılında yeniden inşa edilen bina 1936 yılına kadar Harp Okulu olarak kullanılmıştır. Bu okulda Atatürk başta olmak üzere birçok subay yetişmiştir.

Harp Okulu’nun tarihi ve mimari üslubu bozulmayacak şekilde restore edilerek modern tarzda bir Askeri Müze haline getirilmesi planlanmıştır. Harbiye Yedek Subay Okulu’nun yeni binasına taşınan Askeri Müze’de Osmanlı döneminde kullanılan silah, araç, gereç ve kıyafetler sergilenmiştir. Harbiye Nezareti 1959 yılında Askeri Müze olarak ziyarete açılmıştır. Ancak bu binanın yetersiz kalması nedeni ile Y. Mimar Nezih Eldem’in projesi ile 1967 yılında Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nin yapımına başlanmış, müze 1986’da ziyarete açılmıştır. Daha sonra da, 10 Şubat 1993 günü yeni bir düzenleme ile ziyarete açılmıştır.

Askeri Müze’de 45.000’den fazla eser bulunmakta olup, bunlardan yalnızca 5.000 tanesi sergilenmiştir. Müze koleksiyonları arasında çeşitli silahlar, askeri kıyafetler, bayraklar, sancaklar, çadırlar ve bunlara benzer askeri kültür varlıkları bulunmaktadır.

Müzenin ilk salonlarında XVI.-XIX. yüzyıllara tarihlenen ok ve yaylar, onlarla ilgili malzemeler, Sultan IV. Mehmet, Sultan III. Selim ve Sultan II. Mustafa’ya ait ok nişan beratları, 1882’de Hüsameddin Paşa adına dikilmiş ok menzil taşı bulunmaktadır. Bunun yanı sıra at koşumları, süvari sınıfı ile ilgili silahlar, Fatih Sultan Mehmet’e ait eşyalar, Yavuz Sultan Selim’in atının zırhı, padişahın kılıcı, Bizanslıların Haliç’e gerdikleri zincir, Kanuni Sultan Süleyman’a ait kılıçlar, atının alınlığı burada sergilenmektedir.
Müzenin Kesici Silahlar bölümünde Avrupa kökenli kesici ve delici silahlar yer almaktadır. Bunların en erken örnekleri Orta Çağ Avrupa kılıçları ile mızraklarıdır. İkonografik ve dinsel sembollerin bulunduğu bu silahların üzerine sonraki dönemde Memluk yazıları yazılmıştır. Böylece her iki kültür aynı silah üzerinde bir araya getirilmiştir. Bu bölümdeki kılıçlar arasında XVI.-XVII. yüzyılda sıkça kullanılan meç ve epeler de görülmektedir. XVIII. yüzyıla tarihlenen kamalar, stilize edilmiş kabza başları, el siperlikleri de onları tamamlamaktadır.

Silahlar arasında yer alan sırıklı silahlar ise daha çok Orta Çağ halkı tarafından savunma amaçlı kullanılmıştır.

Müzenin en zengin koleksiyonlarını alemler oluşturmaktadır. Memluk sultanları ile İran şahlarının alemleri, o dönemin maden işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır. Avrupa silahları, Mısır’ın fethi (1517) sırasında Kahire’den getirilen eşyalar, Haçlı kılıçları, XIII. yüzyıla ait İslâm kılıçları, XVII.-XVIII yüzyıla ait yatağanlar bu bölümün önemli parçaları arasındadır.

Müzenin bir diğer bölümünde XIV.-XX. yüzyıllar arasında kullanılan çeşitli çelik miğferler, zırhlar, at başlıkları, Macar ve Rus askerlerine ait zırhlar bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Akkoyunlu, Memluklu ve Osmanlı zırhları da sergilenmiştir.

Müzedeki ateşli silahlar bölümünde fitilli, çakmaklı, kapsüllü ve iğneli mekanizmalı tabanca ve tüfekler sergilenmektedir. Bu bölümde Avrupa ve Osmanlıların kullanmış olduğu ateşli silahların en ilginç örnekleri bir araya getirilmiştir.
XVI.-XIX. yüzyıllarda İstanbul başta olmak üzere Kafkasya, Azarbeycan, Balkan ülkeleri, Mısır, Suriye ve Arabistan’da imal edilmiş çeşitli silahlar bulunmaktadır. Bunların arasında Osmanlı silah teknolojisinin ortaya koyduğu bezemeli silahların ayrı bir görünümü vardır. Bu bölümde yabancı kökenli ateşli silahlar arasında Amerika ve Avrupa’da yapılmış tüfek ve tabancalar sergilenmektedir. Bunların başında Belçika’nın Liege, İngiltere’nin Londra, İtalya’nın Brescia, İspanya’nın Madrid, Fransa’nın Paris gibi önemli silah merkezlerinde yapılmış silahlar üzerinde silahı yapanların damgaları bulunan silahlar gelmektedir. XIX.-XX. yüzyıl arasında Avrupa ve Amerika’nın çeşitli bölgelerinde üretilmiş Winchester, Remington, Martin, Smith Wesson, Steyr, Mauser, Colt, L.Gasser gibi isimlere de rastlanmaktadır. Bu silahların bazılarında altın, gümüş, kakma gibi maden teknikleri uygulanmış, aralarında sembolik motiflere, av sahnelerine de yer verilmiştir.

Müzenin ahşap ve döküm top modellerinin bir araya getirildiği bölümde I. Dünya Savaşı sırasında cephede savaşanlara ve asker ailelerine yardım maksadı ile bağış toplanmak üzere yapılan büyük bir ahşap top modeli bulunmaktadır. Hatıra-i Celadet ismi verilen bu top Beyazıt Meydanı’nda bir törenle açılmıştır. Bu bölümde XV.-XX. yüzyıllar arasına tarihlenen ahşap ve metalden çeşitli top modelleri sergilenmiştir. Bunun yanı sıra Belçika, Fransız, İsveç, İngiliz, Alman ve İtalyan topları ile havan örnekleri de sergilenmiştir. Tunç ve demir döküm olan toplar üzerinde ait oldukları devletlere ait motiflere, bezemelere usta ve atölyelerin isimlerine yer verilmiştir.
Müzenin önemli bir bölümünü de askeri kıyafetler oluşturmaktadır. Bu bölümde Osmanlı Devleti’nde Yeniçeri Ocağı’nın kurulması ile birlikte orduda görev alan kişilerin giysileri sergilenmiştir. XVIII. yüzyılın sonlarına kadar fazla bir çeşitlilik göstermeyen bu bölümdeki askeri kıyafetlerde değişim baş göstermiştir. Özellikle XIX. yüzyılın ortalarında Osmanlı Devleti’nin askeri kıyafetleri baştan aşağı değiştirilmiştir. Avrupa ordularının ana hatları ve giysileri esas alınmıştır. 1909 yılında yürürlüğe giren Elbise-i Askeriye Nizamnamesi ile haki renk ceket ve pantolonlardan oluşan yeni giysiler uygulamaya konulmuştur.

Bu bölümde Osmanlı Devleti’nde kullanılan subay ve er üniformaları, rütbelere yer verilmiştir. Cumhuriyet dönemi kıyafetleri de onları tamamlamaktadır. Cumhuriyet Dönemi’ndeki ilk kıyafet kararnamesi de 10 Mayıs 1924’te çıkarılmıştır.

Müzenin bayrak ve sancaklar bölümünde tarihi gelişim içerisinde kurulan çeşitli Türk devletlerinin bayrak ve sembolleri bir araya getirilmiştir.

Askeri Müze’nin çadır bölümündeki çadırların tümü Osmanlı dönemine ait olup, bunların en erken örnekleri XVII. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar gelmiştir. Tarihi çadırların yapımında kullanılan malzemeler, kişilerin toplumdaki derecelerine göre farklılık göstermiştir.

Osmanlı çadırları taşıyıcı sistemlerine göre Topak Ev, Kara Çadır, Tek Direkli Çadır, Şemsiye Biçimli Çadır ve Sayeban (Gölgelik) Çadır gibi gruplara ayrılmıştır. Otağ-ı Hümayunlar ise boyut, süsleme ve işlevlerine göre farklı bir grubu oluşturmuştur. Bu çadırlar bazen saray niteliğine kadar ulaşmıştır. Osmanlı süsleme sanatının en güzel örneklerini sergileyen çadırlarda ibrişim, altın sırma ve gümüş simlere, bunların yanı sıra da çeşitli motiflere yer verilmiştir. Çadırların taşıyıcı fonksiyonunu oluşturan ahşap direklere de ayrı bir özen gösterilmiştir.
Müzenin Şehitler Galerisi çeşitli dönemlere ait şehitlere ayrılmıştır. Burada Çanakkale şehitlerine ait eşyalar ve şehitlerin isimleri bulunmaktadır.

Müzenin Meşrutiyet salonunda Harbiye Nazırı ve Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın 11 Haziran 1913’te suikasta uğradığı otomobili sergilenmektedir. Ayrıca bu bölümde Sultan II. Abdülhamit’e hediye edilen silah ve eşyalar, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve General Tevfik Sağlam gibi devrin önemli kişilerine ait üniforma, silah ve teçhizatlar da sergilenmiştir. Müzede I. Dünya Savaşı’nda kullanılan çeşitli silah, sancak, madalyalar, nişanlar ve zafer kurdeleleri sergilenmiştir. Enver Paşa ve Talat Paşa gibi I.Dünya Savaşı’nda rolü olan kişilerin özel giysileri ve silahları da onları tamamlamaktadır.

Çanakkale Savaşları ile ilgili bölümde, bu savaşla ilgili projeksiyon gösterimi, panoramik görünümlü maketler ve kısa metrajlı bir film ile izleyici bilgilendirilmektedir. Ayrıca savaş sırasında Türk, İngiliz, Anzak birliklerine ait başlıklar, kıyafet aksesuarları, teçhizat, bayrak, sancak, bandıra, silahlar, madalya ve nişanlar da sergilenmektedir. Bunların arasında Çanakkale’de alayı ile birlikte şehit olan alay komutanı Yrb. Hüseyin Avni Bey’in üniforması da bulunmaktadır.

Müzenin Kurtuluş Savaşı bölümünde savaş ile ilgili bilgiler, bilgisayar sistemi ile anlatılmaktadır. Kurtuluş Savaşı komutanlarından Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Asım Gündüz, Şükrü Naili Gökberk, Ömer Halis Bıyıktay’a ait özel koleksiyonlar ve esir alınan Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis’in karargâhında ele geçirilen eşyalar da bu bölümde sergilenmektedir. Ayrıca Kurtuluş Savaşı’nın önemli milislerinden, Ege’de Yunanlılara karşı ilk direnişi başlatan Demirci Mehmet Efe’ye ait koleksiyon ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Eşme sırtlarında “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!” emrini verişini canlandıran kompozisyon da bu salonda sergilenmektedir.

Kore Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtı ile ilgili bölümde ise; Kore Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtına ait silah, teçhizat, üniforma, madalya, nişan ve sancaklar, Kore Tugay Komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, Alay Komutanı Şehit Albay Nuri Pamir ve Albay Celal Dora’ya ait eşyalar sergilenmektedir.
Müzenin Somali, Bosna, Kosova bölümünde Birleşmiş Milletler kararları uyarınca bu yerlerde görev yapan Türk birliklerine ait sancak, üniformalar, nişan, madalya ve benzeri malzemeler ile fotoğraflar sergilenmektedir. İç Güvenlik bölümünde ise; Türk ordusunun bölücü örgüte karşı yürüttüğü operasyonlarda ele geçirilen silahlar, örgütün kullandığı teçhizatlar sergilenmektedir. Ayrıca bu bölümde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bölücü terör örgütünün faaliyetlerinden zarar gören vatandaşlara yaptığı gıda ve sağlık yardımlarını gösteren fotoğraflar yer almaktadır.

Müzenin etnoğrafya bölümünde askeri kültür varlıklarının dışında kalan çeşitli etnografik eserlere yer verilmiştir. Bunların başında çeşitli düz yaygılar, dokuma örnekleri, biblolar, şekerlikler, buhurdanlıklar, fincan takımları, sini altlıkları, servis takımları, şamdanlar, keseler gibi malzemeler bulunmaktadır.

Müzenin Genelkurmay ve Kenan Evren ile ilgili salonlarında ise; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana görev yapmış olan tüm Genelkurmay Başkanlarımızın üniformalarının, silahlarının ve bazı özel eşyaları ile kendilerine görevleri sırasında hediye edilmiş olan şilt ve plaketler yer almaktadır. Kenan Evren ile ilgili salonda ise; Türkiye Cumhuriyeti’nin 7.Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren tarafından müzeye bağışlanmış olan yurt içi ve yurt dışı gezilerinde kendisine hediye edilen çeşitli şilt, biblo, silah maketleri sergilenmektedir.

Günümüzde Askeri Müze ve Kültür Sitesi olarak kullanılan eski Harbiye binası 1841 yılında Osmanlı Ordusuna subay yetiştirmek üzere yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da işlevini sürdüren bu okulda, yaklaşık 100 yıl kadar bir süre içinde birçok subay ve komutan yetişmiştir. Bunların arasında en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’e ayrı bir bölüm ayrılmıştır. Atatürk’e ayrılmış olan bu salonda, Atatürk’ün resimleri, şahsi eşyaları, madalya ve nişanları, kendisine hediye edilen objeler ile Anıtkabir, Birinci T.B.M.M. Binası, Şişli Atatürk Evi, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu ev, Erzurum ve Sivas Kongre Binalarının maketleri yer almaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, Harp Akademisi 3. Sınıfını okuduğu dershane O'nun anısına düzenlenmiştir. Sınıfta Atatürk'ün okul yaşamı ile ilgili fotoğraf ve belgeler sergilenmektedir.

Müzede Osmanlı sultanlarından III. Selim’e ve o dönemdeki saray görevlilerine ayrılan bölümde orijinal giysi ve aksesuarlara sadık kalınarak modeller mankenler eşliğinde sergilenmiştir.

Müzecilik faaliyetlerinin yanında dünyanın en eski bandosu olan Mehter de Askeri Müze bünyesinde bulunmaktadır. Yine Askeri Müze’de yerli ve yabancı, sivil, asker her türlü kültür ve sanat faaliyetlerine açık “Kültür Sitesi” kompleksi de yer almaktadır.

Müzede günümüzde Askeri Müze’de görev yapmakta olan Mehteran Bölüğü’nün kullanmış olduğu enstrümanların orijinal ve kopyaları ayrı bir salonda sergilenmiştir.

Tarih Boyunca Türk Ordusu’nda müzik takımları bulunmaktadır. VIII. yüzyılda yazılmış olan Orhun Abidelerinde Mehter’de kullanılan Tuğ Takımı’ndan söz edilmiştir. Kaşkarlı Mahmut’ın XI. Yüzyılda yazdığı Divan-i Lügat-it Türk’te Türklerin Türk hakanı huzurunda nevbet vurduğu anlatılmıştır. Kendine özgü bir müzik topluluğu olan Mehteran’ın yapmış olduğu müziğe de Mehter Müziği ismi verilmiştir.

Mehter Müziği savaş alanlarında çalınarak askeri şevke getirdiği gibi, düşman askerinin de moralini bozmaktadır. Barış zamanında ise hükümdarın sesi olarak nitelenen Mehter belirli zamanlarda nevbet vurur ve böylece halkın moralini de yükseltirdi. Mehteran ordunun önünde yürür, savaşı yönlendirirdi.

Mehterin başında Bölük Komutanı Çorbacıbaşı, arkasında zırhlı muhafızlarla birlikte devleti temsilen Al Sancak, bağımsızlığı temsilen Ak Sancak, İslamiyet'i temsilen Yeşil Sancak yer almaktadır. Eski Türk Hakanları 9 rakamını uğurlu saydığından tören takımları 9 katlıdır. Sancaklardan sonra üç sıra halinde en büyüğü hücum tuğu olan 9 tuğ gelir. Tuğlardan sonra Mehterbaşı, Çevgenler, Zurnazenler, Boruzenler, Nakkarezenler, Zilzenler, Davulzenler ve en arkada at üstünde köszen gelir. Saz başları kırmızı, diğer müzisyenler lacivert giyerler.

Mehterin yürüyüşü bugünkü modern ordu düzenindeki yürüyüşün tamamen tersine sağ ayakla başlar, üç adımda bir durulup sağa ve sola dönülerek halk selamlanır. Mehter konser düzeni alacağından düz yürüyüşe sol ayakla geçilir ve mehter hilal düzenine gelene kadar bir peşrev yapılır. Kös hilalin ortasında yerini alır. Kös Türk bayrağındaki yıldızı, diğer müzisyenlerin oluşturduğu hilal ise Türk Bayrağındaki hilali temsil eder. Mehterbaşı yönetiminde konser bitirildikten sonra Gülbank adı verilen mehter duası yapılır ve konser alanı peşrev çalınarak terk edilir.

Mehterin moral gücünü fark eden Avrupalılar özellikle Polonya, Avusturya, Rusya, Prusya ve Fransa kendi ordularında buna benzer bir müzik teşkilatı kurmuş ve böylece askeri bandoların temelleri atılmıştır. Mozart, Beethoven gibi besteciler de Mehter müziğinden etkilenerek besteler yapmışlar ve alaturka denilen yeni bir müziğin doğmasına neden olmuşlardır. Osmanlı Mehter müziği makam olarak Klasik Türk Müziği özelliklerini taşımaktadır. Mehteran müziği 24 sesten oluşan bir ses sistemine sahiptir.

Sultan II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması ile Mehter de kapatılmıştır. Onun yerini 1831’de Mızıka-i Hümayun almıştır. Askeri Müze’nin müdürlerinden Ahmet Muhtar Paşa’nın çabaları ve Celal Esat Arseven’in yazıları sonucu, Mehter I. Dünya Savaşı sırasında yeniden kurulmuştur. Enver Paşa 1917’de ordu birliklerinde kısa süreli bir Mehter takımı kurmuştur.

Askeri Müze Mehteri 1914’te kurulmuş, 1935’te dönemin Milli Savunma Bakanı Zekai Apaydın tarafından aslına uygun olmadığı gerekçesi ile kapatılmıştır. Bundan sonra Mehter Takımı 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın isteği ve Genelkurmay Başkanlığı’nın uygulaması ile 1953 yılında yeniden kurulmuştur.
 Kültür Sitesi

Askeri Müze’nin Kültür Sitesinde yerli ve yabancı, sivil ve askeri her türlü kültür, bilim ve sanat etkinliklerine açıktır. Askeri Müze Kültür Sitesi’nde iki yıl ara ile müzecilik sempozyumları düzenlenmektedir.

Kültür Sitesi'nde konferans, seminer, sempozyum, kolokyum, kongre ve panel gibi toplantıların yapılabileceği toplantı salonları ile sanatsal etkinliklerin yapılabileceği geçici sergileme salonları bulunmaktadır. Bunlardan Atatürk Salonu, akustik özelliğe sahip amfi tiyatro düzeninde olup, 513 kişilik oturma kapasitesine sahiptir. İnönü Salonu 240 kişilik oturma kapasiteli olup, burada sabit simültane sistemi bulunmaktadır. Müzayede, sergi gibi amaçlarla kullanılan Malazgirt salonunda ise spot asma raylar bulunmakta olup, resim sergileri burada yapılmaktadır. Kocatepe salonu ise 150 kişilik oturma kapasitelidir. Ayrıca burası 400 kişilik kokteyl düzenine dönüşmektedir. Fevzi Çakmak salonu ise sınıf düzeninde masa ve koltuklu çeşitli etkinliklere açık bir salondur. Barbaros salonu birbirine açılan iki bölümlü toplantı odalarından oluşmaktadır. Burada üst düzey toplantılar yapılmaktadır. Ayrıca çeşitli etkinliklere açık Ahmet Fethi Paşa salonu, Ahmet Muhtar Paşa salonu da bulunmaktadır.

Harbiye, Şişli
Tel : (0212) 233 27 20
Faks : (0212) 232 27 20

 TOPKAPI SARAYI İLE İLGİLİ BÜTÜN BİLGİLER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder