İstanbul Şişli ilçesi, Kâğıthane Deresi vadisinde Haliç’e dökülen Kâğıthane Deresi yanında bulunuyordu. Bu kasır Sultan Abdülaziz (1861–1876) tarafından 1862–1863 yılında yaptırılmıştır. Mimarları Balyan ailesinden Agop Balyan ile Sarkis Balyan’dır.
Çağlayan Kasrı günümüze gelememiştir. Ancak bu kasırla ilgili belgelerden bilgi edinilmektedir. Kasır Kâğıthane Deresi’nin iki tarafı rıhtımlı bir kanala dönüştürüldüğü noktada bulunuyordu. Kâğıthane Deresi’nin suları kasrın önünde, buradaki kanalın içerisinde açılmış bent üzerinden akarak çağlayanlar oluşturuyordu. Sonra da kasrın duvarlarına bitişik bir havuzun içerisinde toplanarak kanal içerisine akıyordu.
Çağlayan Kasrı plan olarak daha önce burada bulunan bir köşkün planına uygun ancak, ondan daha büyük ve görkemli yapılmıştır. İki katlı ahşap kasır L biçiminde bir plan düzeninde idi. Bu plan düzeninde iki kanadın birleştiği köşeye valide sultan dairesi yerleştirilmişti. Her iki kanat da ayrı ayrı simetrik plan şeklinde idi. Kasrın kanala bakan cephesi harem bölümünde olup, bir ucunda valide sultan dairesinin bir bölümü, diğer ucunda da kalfalar dairesi vardı. Orta bölümde dört kadın efendiye özel birer daire ayrılmıştı. Kanala bakan cephe barok konsollara oturtularak suyun üzerine taşırılmıştı. Bununla beraber kasrın avlu cephesi simetrik olmayıp, her dairenin ayrı birer girişi vardı. Yalnızca birinci kadın dairesi ile kalfalar dairesinin girişleri diğerlerinden farklı biçimde idi.
Kasrın bahçeye bakan kanadı selamlık dairesi idi. Bir köşesinde ise valide sultan dairesinin diğer bölümü bulunuyordu. Bunun yanında mabeyn ve hünkâr dairelerine yer verilmişti. Kasrın ortasındaki mabeyn dairesi çıkmalarla belirgin biçimde ortaya konulmuş, girişi harem avlusuna açılıyordu. Valide sultan ile hünkâr dairelerinin girişleri ise doğrudan doğruya bahçeye açılıyordu. Hünkâr dairesinin ise selamlık avlusuna açılan ikinci bir girişi daha vardı.
Kasrın valide ve hünkâr dairelerinin giriş salonları barok üslupta merdivenlerle ikinci kata çıkıyordu. Harem bölümündeki ara katta bulunan bir koridor önce valide sultan dairesinin sofasına, sonra da hünkâr dairesine geçişi sağlıyordu.
Kasrın Cephe düzeni ise simetrik olup, her bir dairenin geniş sofası cephede birer çıkma ile açıkça belirtilmişti. Kasır Sultan II. Abdülhamit (1876–1909) döneminde zaman zaman onarılmış ve 1940 yılına kadar ayakta kalmıştır. Ancak bu tarihten sonra kasrın malzemesi sökülmüş ve başka yerlerde kullanılmıştır. 1952 yılında ise bu kasrın arsasına İstihkâm Yedek Subay Okulu inşa edilmiştir. Günümüze kasırla ilgili hiçbir iz gelememiştir.
Çağlayan Kasrı günümüze gelememiştir. Ancak bu kasırla ilgili belgelerden bilgi edinilmektedir. Kasır Kâğıthane Deresi’nin iki tarafı rıhtımlı bir kanala dönüştürüldüğü noktada bulunuyordu. Kâğıthane Deresi’nin suları kasrın önünde, buradaki kanalın içerisinde açılmış bent üzerinden akarak çağlayanlar oluşturuyordu. Sonra da kasrın duvarlarına bitişik bir havuzun içerisinde toplanarak kanal içerisine akıyordu.
Çağlayan Kasrı plan olarak daha önce burada bulunan bir köşkün planına uygun ancak, ondan daha büyük ve görkemli yapılmıştır. İki katlı ahşap kasır L biçiminde bir plan düzeninde idi. Bu plan düzeninde iki kanadın birleştiği köşeye valide sultan dairesi yerleştirilmişti. Her iki kanat da ayrı ayrı simetrik plan şeklinde idi. Kasrın kanala bakan cephesi harem bölümünde olup, bir ucunda valide sultan dairesinin bir bölümü, diğer ucunda da kalfalar dairesi vardı. Orta bölümde dört kadın efendiye özel birer daire ayrılmıştı. Kanala bakan cephe barok konsollara oturtularak suyun üzerine taşırılmıştı. Bununla beraber kasrın avlu cephesi simetrik olmayıp, her dairenin ayrı birer girişi vardı. Yalnızca birinci kadın dairesi ile kalfalar dairesinin girişleri diğerlerinden farklı biçimde idi.
Kasrın bahçeye bakan kanadı selamlık dairesi idi. Bir köşesinde ise valide sultan dairesinin diğer bölümü bulunuyordu. Bunun yanında mabeyn ve hünkâr dairelerine yer verilmişti. Kasrın ortasındaki mabeyn dairesi çıkmalarla belirgin biçimde ortaya konulmuş, girişi harem avlusuna açılıyordu. Valide sultan ile hünkâr dairelerinin girişleri ise doğrudan doğruya bahçeye açılıyordu. Hünkâr dairesinin ise selamlık avlusuna açılan ikinci bir girişi daha vardı.
Kasrın valide ve hünkâr dairelerinin giriş salonları barok üslupta merdivenlerle ikinci kata çıkıyordu. Harem bölümündeki ara katta bulunan bir koridor önce valide sultan dairesinin sofasına, sonra da hünkâr dairesine geçişi sağlıyordu.
Kasrın Cephe düzeni ise simetrik olup, her bir dairenin geniş sofası cephede birer çıkma ile açıkça belirtilmişti. Kasır Sultan II. Abdülhamit (1876–1909) döneminde zaman zaman onarılmış ve 1940 yılına kadar ayakta kalmıştır. Ancak bu tarihten sonra kasrın malzemesi sökülmüş ve başka yerlerde kullanılmıştır. 1952 yılında ise bu kasrın arsasına İstihkâm Yedek Subay Okulu inşa edilmiştir. Günümüze kasırla ilgili hiçbir iz gelememiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder