10 Ekim 2011 Pazartesi

Osmanlı Dönemi'nde Kız Kulesi

 Kız Kulesi
Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet bu küçük kaleyi yıktırır ve yerine taştan, etrafı mazgallarla çevrili küçük bir kalecik yaptırır ve buraya toplar yerleştirir. Kaleye konulan bu toplar, liman içindeki gemiler için etkili bir silah olmuştur. Ancak kule, Osmanlı döneminde savunma kalesi olmaktan çok bir gösteri platformu olarak kullanılmış ve Mehterler burada top atışları ile birlikte nevbet (bir çeşit İstiklal Marşı) okumuşlardır.  Bugün gördüğümüz kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih devri yapısıdır.

Osmanlı dönemi boyunca Kızkulesi’nin onarılarak ya da yer yer yeniden yapılarak yaşatıldığı bilinmektedir. 1510 yılında meydana gelen ve “küçük kıyamet” olarak anılan depremde İstanbul’daki pek çok yapı gibi Kızkulesi de büyük hasar görmüş, kulenin onarımı Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleştirilmiştir.

Çevresinin sığ olması sebebiyle 17. asırdan sonra kuleye bir de fener konulmuştur. Bu tarihten itibaren kule, artık bir kale değil bir deniz feneri olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Kuledeki toplar da bu dönemde artık korunma için değil, merasimlerde selamlama için atılıyordu. Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra tahta geçmek için İstanbul’a gelen Şehzade Selim, Üsküdar’dan geçerken, Kızkulesi’nden atılan toplarla selamlanmıştır. Bundan sonra uzun süre tahta geçen her Padişah için bu selamlama yapılarak, Padişah’ın tahta geçişi top atışları ile halka duyurulmuştur.

1719 yılında fenerde yağ kandilinin rüzgâr etkisiyle etrafı tutuşturmasından dolayı çıkan yangın ile iç kısmı tamamen ahşap olan kule yanmış,1725 yılında şehrin Baş Mimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından kapsamlı bir onarımdan geçirilmiştir. Bu onarım sonrası kule, kurşun kubbeli ve fener bölümü de kagir ve camlı olarak restore edilmiştir. Ardından 1731 yılında kulenin feneri ile top mazgalları ve diğer yerleri yeniden onarımdan geçmiştir.

Kızkulesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş devrine girmesi ile tekrar savunma kalesi olarak kullanılmaya başlar. Daha önce eğlenceler ve kutlamalar için yapılan top atışları, bu dönemde artık savunma amaçlı yapılır.

Kule, 1830-1831'de ise, kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüşür. Daha sonra 1836- 1837'de görülen ve 20-30 bin kişinin öldüğü veba salgını sırasında hastaların bir kısmı burada kurulan hastanede tecrit edilmiştir. Kızkulesi’nde tesis edilen bu hastanede uygulanan karantina ile salgının yayılması önlenmiştir.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KIZ KULESİ

İSTANBUL'DAKİ DİĞER KULELER






















    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder