1 Ocak 2022 Cumartesi

"Evlat, evlat, al şu torbayı"

Rahmetli Hüseyin Hilmi ışık anlatıyor:
Bundan on sene evvel (1957) Beylerbeyi'nde oturuyordum.
Birkaç sene oturduk.
O arada Beylerbeyi Sarayı'nın bekçilerinden birisi ile ahbab olduk.
Yaşlı bir adamdı.
Bir gün dedi ki, Sultan Hamid Cennetmekân, Beylerbeyi Sarayı'nda iken polisler nöbetle bekliyorlardı.
Polisin birinin o gece çocuğu dünyaya gelecekmiş.
Tesadüf, o gece de nöbetçi.
Birkaç çoçuğu var.
Ailesi kalabalık.
İttihatçılar zamanında her şey pahalı.
Polis yarına ne olacağını bilemiyor.
Parası yok.
Düşünüyor, taşınıyor.
En son diyor ki, böyle sıkıntı, felaket içerisinde yaşamaktansa, yarın sabah nöbeti teslim ettikten sonra, rıhtımdan kendimi denize atıp öleyim.
Bu sıkıntılı hayattan kurtulayım diye karar veriyor.
Tam nöbeti teslim etmeye birkaç dakika kala, yukarıdan pencere açılıyor.
Bakıyor polis, Sultan Hamid Cennetmekan sarkmış.
"Evlat, evlat, al şu torbayı" diye yukarıdan bir kese altın atıyor.
"Bunu al, sana hediyem olsun.
Çoluk-çocuğuna sarf edersin.
Sakın intihar etmeye kalkışma.
İntihar çok büyük günahtır" diyor ve çekiliyor.
Polis ağlaya ağlaya bunu bana anlattı ve Sultan Hamid'in bir veli, Allah'ın bir evliyası olduğuna, "yemin ederim" diye ağlayarak söyledi.

Ekrem Buğra Ekinci/Sultan Abdulhamid'in Son Zevcesi Behice Sultanla Altı Ay
Timaş Yayınları-2017 
Sayfa:163

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder