Marangoz Hilmi Tuğrul anlatıyor:
Ben şu yukarı tepede oturuyorum.
Evim de dükkânım da orada.
Taa Selçuklulardan kalma bir câmimiz var.
Kabristanı var câminin.
Bir gün orda bir dua etti, benim dükkâna doğru yöneldi:
Allah Allah...-açcık da akrabamız olur, dayı deriz- dayım bura geliyor, heralde işi düştü?" dedim, kendi kendime.
Sonra geldi:
-Selâmün Aleyküm!
-Aleyküm Selâm!
-Sana işim düştü yiğen!
Sami Efendi Kur'an göndermiş, rahle yapılacak, câmiye koyacam! dedi.
-Olur dayı, yapalım! dedim
Böyle söyledim amma, içimden de:
Şunun fiyatını da sorsa da, parasını da pişirsek diye geçirirken Ahmed Ağa:
-Yiğen, ben bir daha belki gelemem!
Borcumuzu söğle de paranı şimdi vereyim! dedi.
-Olur dayı! 25 lira! dedim.
-aslında 35 lira diyecektim, utandım-
Yeleğin cebinde hazır duruymuş 25 lira, çıkardı verdi.
Verdik ten sonra iş bitti amma içimden:
"Rahle boyanacak mi ki acaba?" derken:
-Boyan varsa, bir de boya çalıver! dedi.
-Olur, çalalım! dedim.
Sonra gine, kendi kendime içimden:
"Kur'an büyük mü, küçük mü?
Öyle ya, ona göre rahle yapmak lâzım" diye geçirirken:
-Rahle büyük olsun, Kur'an büyük! dedi
Şu baştan beri anlattığım benim sorduğum şeylerin hepsi kalbimden geçen şeyler.
Sanki konuşuyor muşuz gibi, benim içimden ne geçerse aynını (cevabını) söyledi bana...
Sonra: "Allaha Ismarladık!" dedi gitti.
O gittikten sonra, tezgâha dayandım şöğle... Kendi kendime:
"Behey şaşkın, Şıh Ahmed'in 900 koyunu var.
Neye 35 lira istemedin de, 25 lira dedin?" diye sokurdanırken, çalışmaya başladım ben.
Derken, çok geçmedi.
Onun câmisinin imamı var; Bekir Hoca...Seğirderek geldi:
-Ahmed Ağa gönderdi, şu on lirayı alacan!..
Azınsınmışsın parayı!.. Hiç itiraz etmiyeceğimişsin!.. dedi.
Bekir Hoca'ya anlattım meseleyi:
Çâre yok, alacağız gaari bu parayı! dedim, aldım.
Her işi böğleydi rahmetlinin.
Kalbinden geçeni bilirdi...
Kaynak: Lâdikli Ahmed Ağa, Mustafa ÖZDAMAR Sh.: 100, 101.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder