Tüm Anadolu insanı gibi, Adıyaman insanı da güncel yaşantısını, sevinç ve acılarını türkü ve manilerle dile getirir. Düğün, taziye ve mesire yerleri gibi toplulukların oluşturduğu mekanlarda kimi eğlence, kimi ağıt kabilinde türkü ve maniler söylenir.
Türküler çoğu kez saz (bağlama) eşliğinde söylenirken maniler genellikle müziksiz terennüm edilir. Bazen türküler söylenerek halaylar çekilir. Adıyaman’ın Türkiye çapında ünlenmiş bir çok türküsü vardır. Türküler, genellikle uzun hava ve ağıt türündendir. ünlü türküleri arasında “Gölbaşına Vardım, Altın Yüzüğüm Kırıldı ve Türkmen Gelini” sayılabilir.
Fırat Nehri üzerinde de çok türkü yakılmıştır. Bunlardan birinin öyküsü şöyle:
“Zamanın birinde Hamo Dayı, Fırat Nehrini geçerek Urfa’da askerliğini yapmakta olan oğlunu ziyaret etmek ister Fırat, İnsan ve hayvanların birlikte bindirileceği ilkel bir Sal ile geçilecektir.
Sala sabahın erken saatlerinde binilir. Ama nehrin tam ortasına gelindiğinde, salda bulunan bir atın ürkmesi ile Sal devrilir ve içindekilerle birlikte Hamo Dayıda boğulur. Ailesi, olaydan habersiz, günlerce onun yolunu gözler… Ama bir gün kara haber köye ulaşır… Dövülmeler, ağıtlar başlar….”
Fırat, Hamo Dayı gibi çok canlar yakmıştır. Adıyaman’da, işte, Fırat’tan canı yananların söylediği ünlü “Fırat Türküsü”nün sözleri”:
FIRAT TÜRKÜSÜ (ANONİM)
Kesin şu Fırat’ı bu yıl akmasın
Etrafına taşıt yakıp yıkmasın
Talihsiz babamı alıp gitmesin
Biricik yavruları yetim etmesin
Oy aman Fırat, zalimsin Fırat
Hainsin Fırat,dertliyim Fırat
Talihsiz babamı suda yitirdim
Zalim Fırat, Bize ölüm getirdin
Taşındı Toprağımı Alıp götürdün
Biricik Yavrularımı Yetim Ettin
(Nakarat)
Yanar ataş oldun dert yüreğimde
Söyleyin siz bari dağlar, ne deyim
Gönlüm gamda kaldı, gözlerim yolda
Kederim kederime nasıl boyun eğeyim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder