28 Nisan 2010 Çarşamba

MİMAR SİNAN

Kanuni Sultan Süleyman devri.. O vakitler istanbul'da su sıkıntısı var.. Problemi çözmek için Sultan Süleyman, Mimar Sinan'ı makamına çağırır ve "Mimarbaşı, halkımızın ihtiyacını karşılamak için bir şeyler düşünmez misin?.." der. Sinan, cevap verir:
"Sultanım, müsaade buyurun, ben istanbul'un çevresini dolaşıp,mevcut, suları bir inceleyeyim!."
Koca Sinan, Çekmece'den başlayarak, Beşiktaş'a kadar istanbul'un bütün derelerini, akan sularını tespit eder.. En kestirme biçimde Dersaadete nasıl su getirilebilir, günlerce hesabını yapar ve Kanuni'nin huzuruna çıkar..
Sorar Kanuni:
"Mimarbaşı, İstanbul'a su getirmek mumkün müdür?.."
Mimarbaşının cevabı nettir:

"Mümkündür Sultanım, ancak şartı ağırdır".. Padişah; "Nedir o Mimarbaşı?.." diye sorar.
El cevap:
"Sultanım, altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla İstanbul'a su gelebilir"..
Cihan Padişahı Kanuni'nin cevabı daha da kestirmedir:

Mimarbaşı, sen İstanbul'a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle.. Gerisine karışma!..
Bunun üzerine Mimar Sinan kolları sıvarİstanbul'un dışındaki suları Kağıthane civarında belli yerlerde toplar, oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbul'a getirir, şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. Bu çeşmelerin adedi kırkı bulur. Ve meşhur "kırk çeşme suları" böylece akmaya başlar. O vakitler musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp gitmektedir.. O günün idarecileri, oldukça pahalıya mal olan bu suyu, bostanlara, yollara akıtmak istemezler ve ilk defa istanbul'da "lüle" ismi verilen musluğu çeşmelere koyarlar.. Ardından da Sultan Süleyman bir ferman çıkarır ve der ki; "İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır.. Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice evine su almayacaktır!.."
Bu umumi kaideye bir istisna koyar Sultan Süleyman!.. O da Mimar Sinan'dır..
Der ki Sinan'a:
"İstanbul'a kırk çeşme sularını sen getirdin.. Evine özel olarak bir lüle su alabilirsin!.."

Neticede, Süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden Sinan'ın evine özel yol yapılıp su akıtılır.. Böylece, Sinan Ağa koca istanbul'da evinde özel suyu olan tek kişi olur.. Mimar Sinan, Şehzadebaşı Camii'ni, Süleymaniye Camii'ni ve Edirne'deki Selimiye Camii'ni yaptıktan sonra yaşlanır.. Kendi devrinin insanları da bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir.. Kanuni vefat etmiştir, yerine başka padişahlar geçmiştir.. Sinan 99 yaşına gelmiştir ve iyice ihtiyarlamıştır.. istanbul'da yapayalnızdır artık!..

Günlerden bir gün Sinan'ın kapısı çalar.. Gelen kişi:
"Ben Topkapı Sarayı postaçısıyım.. Sizi divana çağırıyorlar.. Herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız der!..
İhtiyar Sinan Ağa, şaşırır ve bastonuna dayanaraktan Topkapı Sarayı'na gider..
Saraya girer, bakar ki gerçekten vükela sınıfından bir soruşturma heyeti kurulmuş.. Heyetbaşı, Sinan'a şöyle der: "Sinan Ağa, hakkında şikayet var.. Eve su almanın yasak olduğunu bilmiyor musun?.. Hiç kimse evine özel olarak su alamaz, diye padişah fermanı olduğu halde, senin evinde neden su var?.." Sinan cevap verir:
"İstanbul'a yaptığım su hizmetinden dolayı Sultan Süleyman Han, bana hususi olarak müsaade etmişti.."
"O halde müsaade fermanını bize göster" der heyetbaşı.. Göster ki, suyun devam etsin!.. Sinan'ın cevabı şu olur: "Fermanım yok, çünkü ben o vakit Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim!.." Divan müşkül durumda kalır, hatta aralarında ihtilaf çıkar.. Bazıları; "Sinan Ağa Memalik-i Osmaniye'ye büyük hizmetler etmiştir, evinde su aksın" der!. Bazıları da; "Bu Al-i Osman'a hizmet eden sadece Sinan mıdır?. Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır.. Ya onların da evine özel su verilsin, ya da Sinan'a da bu ayrıcalık tanınmasın" diye olumsuz yaklaşırlar.. Divanda uzun münakaşalardan sonra karar şöyle çıkar:
"Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre, Sinan'a verilen su kesilsin, fakat şimdiye kadar suyu fermansız kullandığı için herhangi bir cezaya çarptırılmasın!."
Bu karardan sonra Sinan evine gelir.. Üzgündür, fakat fazla müteessir değildir..
Netice-i kelam; Sinan Ağa 100 yaşına girerken hastalanır, yatağa düşer.. Vefatı sırasında başucundaki ahbapları bez parçasını suya batırıp dudağına sürmek isterler, ama bakarlar ki, Koca Sinan'ın evindeki musluktan su akmıyor!.. Ve İstanbul'a su getiren Mimar Sinan, susuz evde vefat eder.. Ölüm döşeğindeyken evindeki susuz durumu konuşanlara verdiği cevap enteresandır:
"Evimizdeki su kesildiği için müteessir de değiliz.. Biz hizmetimizi Allah (cc) için yaptık, mükâfatını ahirette bekleriz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder