"Dragut geliyor!.. Kaçın Dragut geliyor!." Akdeniz'e kıyısı bulunan Hıristiyan devletlerin vatandaşları, ne zaman denizde bir Osmanlı bayrağı dalgalansa, böyle çığlık çığlığa bağırıp sahilden iç kesimlere doğru kaçarlarmış...
Analar, ağlayan çocuklarını "Dragut geliyor" (Turgut" demeye dilleri dönmediği için "Dragut" derlermiş) diye korkutup sustururlarmış.
Kışı geçirmek üzere çekildiği Cerbe Koyu'nda çok iyi hazırlanmış amansız düşmanları tarafından kıstırılınca başvurduğu yönteme hayran olmamak mümkün değil. Koy içinden tepelere yağlı kızaklar döşemiş, sonra da tıpkı Fatih Sultan Mehmed gibi, bütün gemilerini kızakların üstünden kaydırıp tepeyi aşırtmış, ve adanın öbür tarafında denize indirmişti.
Meğer Turgut, Menteşe(Muğla) yöresinden yoksul bir ailenin oğluymuş. Çocukluğu korsanlık hayalleri kurarak geçmiş, nihayet gencecik yaşında Akdeniz'de korsanlığa başlamış. Cezayir'de Barbaros Hayreddin'le tanıştığı gün ise her şey değişmiş. O gün devlet hizmetine girmiş. Artık Turgut Reis, Preveze Deniz Savaşı'nda (28 Eylül 1538) yedek donanmaya komuta edecek seviyede imiş.
Sonrasında, Salih Reisle birlikte Cenovalılara esir düşme macerası (1540), üç yıl süren "forsa -kürek çeken esir-" hayatı. Nihayet Barbaros Hayreddin Paşa'nın Cenova'yı fethetmesi (1543) sonucunda yeniden kavuştuğu özgür denizler.
Padişah tarafından istanbula çağrılıp Karlı Sancakbeyliği verilmesi (1551). Kanuni Sultan Süleyman'ın, "Eğer bu bana az gelir dersen, git Trablusgarb'ı fethet, biz de seni Trablusgarp Beylerbeyi yapalım" sözü.
İşte bu söze dayanarak, Turgut Reis, Trablusgarb'ı fethetti. Fakat araya koyu fitne girmiş, o kadar ki, Padişah bile devletin bekasından endişeye kapıldığı için, verdiği sözü tutamamıştı. Turgut Reis, bu yüzden devlete küstü, sırt çevirdi; makam-mevki, mal-mülk düşünmeden yüreğinin götürdüğü yere gitti: Denize açıldı.
Fakat Padişah'ına uzun süre küs duramadı. Aldığı ganimet ve esirlerle birlikte Istanbul'a dönüp Kanuniden özür diledi. Barıştılar. Seksenli yaşlarda Malta Seferine katıldı. Seferin Kara Kuvvetleri Komutanı Mustafa Paşa, Donanma Komutanı ise Piyale Paşa idi. Donanma ilkbaharda Beşiktaş önlerinden demir aldı: "Vira bismillah!" Seferden önce Kanuni, Mustafa Paşa ile Piyale Paşa'yı çağırıp,Turgut Reisin tecrübelerinden söz ederek her işi ona danışmalarını istediyse de maalesef bu gerçekleşmedi: Çünkü son derece insanî bir his olan kıskançlık yine "kardeşlerin arasına girmişti. Mustafa Paşa, "Dur bakalım" diyordu, "o gelmeden Malta'yı fethedeyim de, el mi yaman bey mi, ortaya çıksın."
Yaşlı kurtun gelmesini beklemeden Malta Adasi'nı yanlış bir noktadan kuşattı. (18 Mayıs 1565) Turgut Reis yetiştiğinde olan olmuştu.Mecburen rıza gösterdi.
Hücuma geçildi. Leventler bayram yerine giden çocuklar gibi saldırdılar. Kale duvarında küçük gedikler açıldı. Turgut Reis kadırgaların serenlerini (yelken direği) söktürerek kalenin etrafını saran hendek engelini aşmak üzere bir köprü oluşturdu.
17 Haziran sabahı St Elmo Kalesi'ne yapılan saldırı esnasında,başından yaralandı. Beş gün kadar baygın yattıktan sonra, 23 Haziran'da şehit oldu. (1556)
Koca Reis son nefesini verirken, St. Elmo Kalesi Türk hâkimiyetine girmişti. Ancak; Paşa'nın şuuru kapalı olduğu için bu müjdeli haber kendisine ulaştırılamadı.
Barbaros Hayreddin Paşa'nın; "Benden üstündür!" dediği denizler hakimi Turgut Reis'in naaşı, Trablusgarp'ta kendisinin yaptırdığı caminin yanındaki türbesine gömüldü...
23 Haziran Turgut Reisin şehit oluşunun yıldönümüydü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder