8 Şubat 2011 Salı

Müfessir Alaeddin Hazretleri

Kutgün Eyüpgiller, ‘Kastamonu Kent Tarihi’ isimli çalışmasında Çobanoğlları dönemindeki Kastamonu’yu anlatırken, fethin ardından yaptırılan ilk binalar arasında Müfessir Alaeddin türbesini de sayar. Vaktiyle bir mezarlık olan alan içersinde yer alan ve geçirdiği değişikliklerle tarihi vasfını kaybetmiş olan yapının banisinin, türbe içersinde şahide taşı gibi duran ve daha sonra müzeye kaldırılan 1289 tarihli kitabeye dayanılarak, Candaroğulları hükümdarı Şemseddin Yaman Candar olduğu ileri sürülmektedir. Dikdörtgen planlı yapının 1851 yılında Hamdi Paşa tarafından tamir ettirildiği, 1922 yılında duvarında duran ve sonradan müzeye kaldırılan bir kitabeden anlaşılmaktadır.
Türbede Müfessir Alaeddin Efendi, Sırtlı Hoca Ali Senai Efendi, 1870’de ölen İzbelizade Mehmet Efendinin sandukalarından başka sahibi bilinmeyen üç mezar daha vardır. Bu sandukalardan birinin üzerinde 1374 tarihi bulunmakta olup yapı 1989 yılında onarılmıştır.

Necati Kertiş,’Kastamonu Yatırlarının sosyal bütünleşme açısından bölge halkı üzerindeki tesirleri’ adlı yüksek lisans tezinde, Müfessir Alaeddin Hazretleri hakkında şu bilgileri verir. Belhli veya Buharalı olduğu söylenen Müfessir Alaeddin hacc için Mekke-i Mükerreme'ye geldiğinde İmameyn'den bir veli yanına gelerek: "Siz hacc esnasında Kastamonulu hacılardan bir zatın kerimesini görerek ona aşık olacaksınız, zahiri aşkın size zarar vermemesi için şimdiden onunla nikahlanınız", der. O da cevaben: "Ben burada garibim, kimse bilmem, bu işi kendim nasıl yaparım?", karşılığını verir. Veli, 'Biz sana yardımcı oluruz." Diye cevap verir. Müfessir Alaeddin bundan sonra Medine'ye giderek bir ev alır, oturur ve bir gece Hz. Ebu Bekir(r.a.)'i rüyasında görür. Onun söylediği sözler üzerine Kastamonu'ya gelir.
Müfessir Alaeddin’in Farsça iyi bir tefsiri vardır ve bu tefsirlerinde Kur’an’ın manası ile tevilini birbirine karıştırmamış olduğu söylenir. Ayrıca Cevahirü'l-Esdaf adlı eserin bu zata ait olduğu, ve başka kitapları da bulunduğu ileri sürülür.
Zekiye Çağımlar ise, ‘Kastamonu Halk Kültürü içinde yatır-ziyaret inancı ve bu inanç çerçevesinde Şeyh Şaban-ı Veli etrafında oluşturulan efsaneler’, adlı çalışmasında Müfessir Alaeddin’e de yer verir.
Hakkında geçmişten gelen bir çok menkıbe anlatıldığı gibi, günümüzde yaşanan olağanüstü olayların çeşitli şekillerde belgelendiği türbelerden birisi de Müfessir Alaeddin Hazretleridir. Fazıl Çiftçi’den nakille, hicri 665-747 yıllarında yaşamış, döneminin önemli alimlerinden biri olduğu ileri sürülür. Hakkında anlatılan menkıbelerden en bilineni de evliyanın Kur’an-ı Kerim öğretmesi üzerinedir. Menkıbeye göre bir öğrencisine Kur’an-ı Kerim dersi verirken, tamamlayamadan vefat eder. Vefatından sonra öğrencisine rüyasında her gece kabrine gelmesini söyler. Bunun üzerine öğrenci her gece evliyanın kabrine gider ve evliya da yarım kalan dersini tamamlatıp öğrenciye Kur’an-ı Kerimi öğretir.
Abdulhalim Durma, ‘Evliyalar Şehri Amasya’ adlı çalışmasında, bu menkıbenin benzerinin Müfessir Alaeddin Hazretlerine atfen Amasya evliyasından Hacı Ömer Efendi hakkında da anlatıldığını kaydeder. Müftü Hacı Ömer Efendi’nin bu menkıbenin teşekkülüyle birlikte isminin Dersi Tamam olarak halkın zihninde yer aldığı görülür.
Aynı menkıbe başka bir versiyonla şu şekilde anlatılır :”Talebesine tefsir dersleri verirken vefat etmesi üzerine, defnedildiği günün gecesi, öğrencilerinin ayrı ayrı hepsinin rüyasına girerek mezarının başına gelip orada derslerine devam etmelerini tembihler. Ertesi sabahtan itibaren mezarın başında toplanan talebeler, aynen hayatta imiş gibi hocalarının sesini duyarak tefsirin kalan kısmı tamamlanıncaya kadar her gün derslere devam ederler. Bir gün talebelerin ciddiyetten uzaklaştıkları esnada, “Benim sağlığımda olduğu gibi yine aynen ciddiyetinizi muhafaza edeceksiniz!”, diyerek onları ikaz eder.
Bir menkıbe de pek çok kişinin şahit olduğu, türbenin yıkılarak üzerinden yol geçirilme çalışmaları sırasında yaşanan olaylarla ilgilidir. Belediye yol çalışmaları yaparken, plana göre türbenin bulunduğu yerden yol geçecektir. Bunun için dozerler gelir, türbenin yıkımına başlanır. Fakat ne olursa olur, bir türlü dozerler çalışmaz. Bütün gayretlere rağmen dozerler çalışmayınca mahalle sakinleri ve belediye işçileri türbenin yıkımına kazma ve kürekle yapmaya karar verirler. Fakat kim toprağa kazmayı küreği sokarsa onun aleti kırılır, elinde kalır. Şaşkınlık içindeki mahalleli ve işçiler çalışmaya devam ederken türbenin içinden ışıklar çıkmaya başlar. Korkan ahali çalışmayı bırakır. O günden sonra türbenin yerinde kalmasına karar verilir ve türbe onarılarak bugünkü görünümüne getirilir.
Görülen bu ışıkla ilgili anlatılan bir başka menkıbe de, türbenin kendisini kötü niyetli kişilere göstermediği üzerinedir. Buna göre, bir gün türbeye kalbinde iyi niyet olmayan kişiler gelir.
Üstelik bunların dini inancı da zayıftır. Gelen kişilerin kötü niyetli olmaları evliyayı rahatsız eder. Bu kişiler türbenin önündeki terastan Kastamonu şehrine bakarken arkalarına döndüklerinde türbenin yerinde olmadığını, boş bir arsa ile karşı karşıya bulunduklarını görürler. Şaşkınlık ve korku içinde yüzlerini tekrar şehre dönüp bir süre öyle durduktan sonra tekrar türbenin olduğu yere baktıklarında bu defa türbenin bulunduğu yerde mum alevi şeklinde bir ışığın olduğunu ama yine türbenin olmadığını görürler. Bunun üzerine büyük bir korkuyla kaçarak orayı terk ederler. Türbenin etrafında ışık yanmasının o zamandan itibaren olduğuna inananlar vardır. Bu olayların duyulmasından sonra, türbeyi ve ışıkları merak eden araştırmacılar 1981 yılında türbeye gelirler. Bu konuda gazetelerde de çıkan haberlere göre, gece türbenin fotoğrafı çekildiğinde etrafında “Nur” denilen bir ışık halesinin bulunduğu görülmüştür. Çalışmalar sürdürüldükçe türbenin yanında poz veren kişilerin fotoğraflarının da ilginç bir görüntü oluşturduğu ya etraflarında ışık halesinin olduğu ya da bedenlerinin bir kısmının karanlıkta kaldığı tespit edilmiştir. Bilimsel olarak bir açıklaması bulunamayan bu durum türbenin Türkiye çapında da tanınmasını sağlamıştır.
Yaşar Kalafat, Kastamonu ve yakın çevresindeki İslam azizleri adlı çalışmasında, bakımını hayırseverlerin yaptığı türbenin yılda 3.000 kişi tarafından ziyaret edilmekte olduğunu kaydeder.
Kaynakça
ÇAĞIMLAR Zekiye , KASTAMONU HALK KÜLTÜRÜ İÇİNDE YATIR-ZİYARET İNANCI VE BU iNANÇ ÇERÇEVESİNDE ŞEYH ŞABAN-I VELİ ETRAFINDA OLUŞTURULAN EFSANELER
Durma Abdulhalim, Evliyalar Şehri Amasya
EYÜPGİLLER Kemal Kutgün, Kastamonu Kent Tarihi, Doktora Tezi,1995
KALAFAT Yaşar, KASTAMONU VE YAKIN ÇEVRESİNDE İSLAM AZİZLERİ
KERTİŞ NECATİ, Kastamonu Yatırlarının sosyal bütünleşme açısından bölge halkı üzerindeki tesirleri, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üni. 1999

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder