İstanbul surlarının on büyük kapısından biridir. Eskiden Lykos Deresi’nin aktığı bu yer surların en alçak kısmıdır. Fetih sırasında ilk açılan kapı olduğu da söylenmektedir.
Silme bir çerçeve içerisindeki kapı dehlizinin üstü tonoz örtülüdür. Dehlizin yan duvarları kesme taştan yapılmıştır. Sefere çıkan Bizans İmparatorları bu kapıdan geçerek dışarı çıkarlardı. Aynı zamanda bu kapıyı Rumeli’den gelen tüccarlar kullanırlardı. Bu özelliğini Osmanlı döneminde de korumuş olup, bu kapının içerisinde de çeşitli dükkânlar açılmış ve esnaf yerleşimi olmuştur. Aynı zamanda bir merasim kapısı olma özelliğini de korumuş ve yabancı elçiler bu kapıdan şehre girmişlerdir.
Kara yolu ile İstanbul’a gelenlerin normal olarak güzergâhlarında bulunduğu için kolayca şehre giriyorlardı. Deniz yolu ile gelenler ise Galata’da karaya çıkıyorlar, sonra Haliç’in etrafını dolaşarak Edirne Kapısı’ndan şehre girerek bu seremoniye uyuyorlardı. İran’dan gelen elçiler ise Üsküdar’dan Beşiktaş’a geçiyor oradan da Haliç’i dolaşarak yine Edirne Kapısı’ndan şehre giriş sağlanıyordu.
Silme bir çerçeve içerisindeki kapı dehlizinin üstü tonoz örtülüdür. Dehlizin yan duvarları kesme taştan yapılmıştır. Sefere çıkan Bizans İmparatorları bu kapıdan geçerek dışarı çıkarlardı. Aynı zamanda bu kapıyı Rumeli’den gelen tüccarlar kullanırlardı. Bu özelliğini Osmanlı döneminde de korumuş olup, bu kapının içerisinde de çeşitli dükkânlar açılmış ve esnaf yerleşimi olmuştur. Aynı zamanda bir merasim kapısı olma özelliğini de korumuş ve yabancı elçiler bu kapıdan şehre girmişlerdir.
Kara yolu ile İstanbul’a gelenlerin normal olarak güzergâhlarında bulunduğu için kolayca şehre giriyorlardı. Deniz yolu ile gelenler ise Galata’da karaya çıkıyorlar, sonra Haliç’in etrafını dolaşarak Edirne Kapısı’ndan şehre girerek bu seremoniye uyuyorlardı. İran’dan gelen elçiler ise Üsküdar’dan Beşiktaş’a geçiyor oradan da Haliç’i dolaşarak yine Edirne Kapısı’ndan şehre giriş sağlanıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder