İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Arnavutköy Kıyılarında XVIII. yüzyıldan itibaren daha çok İstanbul’da yaşayan Rum zenginlerinin yalıları bulunuyordu. Bunların arasında Hekim Mikeloğlu Nikola’nın yalısı, yanında kardeşi Yelyan’ın yalısı, Mavridioğlu’nun yalısı, Delibeyzade Oğulları’nın yalısı bulunuyordu. Günümüze bu yalılardan hiçbir iz gelememiştir. Ayrıca Arnavutköy iskelesinden sonra Hekim Küçük Toma Dimetraki’nin, Andonaki’nin, Konstantaki Reisoğlu Kabakulak’ın, Çuhacı Konstantin’in, Buğdan Voyvodasının, Cevahirci Kasapbaşı’nın yalıları da yine Arnavutköy ile Bebek arasına sıralanmıştı.
Arnavutköy’de Akıntıburnu’ndan sonra ise Türklerin yaşadığı yalılar vardı. Bunlar arasında Sahilhane Kaftan Ağası Hacı Mehmet Ağa’nın, Tershane Emini Hamdi Efendi’nin iki yalısı ile sabık Hazine-i Hümayun Kethüdası Ali Efendi’nin, Hasan Halife’nin, Kasapbaşızadelerin yaptırmış olduğu yalılar bulunuyordu.
XVIII. yüzyılda Sultan I. Abdülhamit devrinin sadrazamı Halit Hamit Paşa’nın Arnavutköyü’nde yalısı vardı. Halil Hamid Paşa sadrazamlığı sırasında Paşakapısı’ndaki konağında oturmasına rağmen çoğu kez de buradaki yalısına gelirdi. Halil Hamid Paşa’nın idamından sonra Arnavutköy’deki yalısının eşyaları saraya götürülmüştür.
Sultan III. Selim döneminin ünlü sadrazamı ve aynı zamanda Nizamı Cedid Ordusu’nun kurulmasında büyük hizmetleri olan İzzet Mehmet Paşa’nın da Arnavutköyü’nde yalısı vardı. Paşa 1797 yılında yalının arkasındaki sırtlara padişah için bir de biniş köşkü yaptırmıştı. Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu köşkün iki yanında havuzlar, küçük bir koruluk ve çiçek bahçeleri vardı. İzzet Mehmet Paşa’nın yalısına Sultan III. Selim gelmiş ve kendisi için yaptırılan Biniş Kasrına çıkmıştır. Padişah buraya gelince de İzzet Paşa kendisine bir at sunmuş, maiyetindekilere ise ayrı ayrı hediyeler vermişti. Padişah burada, kasrın önündeki meydanda musiki dinlemiş ve akşam yemeğini yine burada yedikten sonra Beşiktaş Sarayı’na dönmüştür. Ziyaretinin ertesi günü sadrazamına bir Hatt-ı Hümayun göndermiştir. Cevdet Paşa tarihinden öğrendiğimize göre bu Hatt-ı Hümayun şöyledir:
“Müceddeden bina ve ihya eylediğin nüsretgâh gayet müferrih ve mahallinde olduğundan haz eyledim. Dünkü günüm binişle varıp teferrüc ve safa eyledim. Takdim eylediğin hedayadan mahsus oldum.
Doğrusu tam mahallinde nezareti hoş mesire olmuş. Haktaâla safayı hatır verip sair hidematı devletimde dahi nice nice mahasına muvaffak eylesin âmin.”
Sultan III. Selim’in ziyaretinden üç ay sonra Arnavutköyü’nde çıkan bir yangın şiddetli lodosun da etkisi ile yayılmış, köyün bütün dükkânları ile evlerini yakmıştır. Bu yangın sonucunda İzzet Mehmet Paşa’nın yaptırdığı Biniş Köşkü, Halil Hamid Paşa Yalısı, Aziz Efendi Yalısı, Hasan Halife Yalısı, İzzet Mehmet Paşa’nın Yalısı, Mektupçu İbrahim Efendi Yalısı da yanmıştır. Bu yangından sonra Arnavutköy yeniden imar edilmiş, iskeleden Akıntıburnu’na kadar yine Rum ve Ermeni zenginlerinin yalıları yapılmıştır.
Arnavutköy’de Akıntıburnu’ndan sonra ise Türklerin yaşadığı yalılar vardı. Bunlar arasında Sahilhane Kaftan Ağası Hacı Mehmet Ağa’nın, Tershane Emini Hamdi Efendi’nin iki yalısı ile sabık Hazine-i Hümayun Kethüdası Ali Efendi’nin, Hasan Halife’nin, Kasapbaşızadelerin yaptırmış olduğu yalılar bulunuyordu.
XVIII. yüzyılda Sultan I. Abdülhamit devrinin sadrazamı Halit Hamit Paşa’nın Arnavutköyü’nde yalısı vardı. Halil Hamid Paşa sadrazamlığı sırasında Paşakapısı’ndaki konağında oturmasına rağmen çoğu kez de buradaki yalısına gelirdi. Halil Hamid Paşa’nın idamından sonra Arnavutköy’deki yalısının eşyaları saraya götürülmüştür.
Sultan III. Selim döneminin ünlü sadrazamı ve aynı zamanda Nizamı Cedid Ordusu’nun kurulmasında büyük hizmetleri olan İzzet Mehmet Paşa’nın da Arnavutköyü’nde yalısı vardı. Paşa 1797 yılında yalının arkasındaki sırtlara padişah için bir de biniş köşkü yaptırmıştı. Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu köşkün iki yanında havuzlar, küçük bir koruluk ve çiçek bahçeleri vardı. İzzet Mehmet Paşa’nın yalısına Sultan III. Selim gelmiş ve kendisi için yaptırılan Biniş Kasrına çıkmıştır. Padişah buraya gelince de İzzet Paşa kendisine bir at sunmuş, maiyetindekilere ise ayrı ayrı hediyeler vermişti. Padişah burada, kasrın önündeki meydanda musiki dinlemiş ve akşam yemeğini yine burada yedikten sonra Beşiktaş Sarayı’na dönmüştür. Ziyaretinin ertesi günü sadrazamına bir Hatt-ı Hümayun göndermiştir. Cevdet Paşa tarihinden öğrendiğimize göre bu Hatt-ı Hümayun şöyledir:
“Müceddeden bina ve ihya eylediğin nüsretgâh gayet müferrih ve mahallinde olduğundan haz eyledim. Dünkü günüm binişle varıp teferrüc ve safa eyledim. Takdim eylediğin hedayadan mahsus oldum.
Doğrusu tam mahallinde nezareti hoş mesire olmuş. Haktaâla safayı hatır verip sair hidematı devletimde dahi nice nice mahasına muvaffak eylesin âmin.”
Sultan III. Selim’in ziyaretinden üç ay sonra Arnavutköyü’nde çıkan bir yangın şiddetli lodosun da etkisi ile yayılmış, köyün bütün dükkânları ile evlerini yakmıştır. Bu yangın sonucunda İzzet Mehmet Paşa’nın yaptırdığı Biniş Köşkü, Halil Hamid Paşa Yalısı, Aziz Efendi Yalısı, Hasan Halife Yalısı, İzzet Mehmet Paşa’nın Yalısı, Mektupçu İbrahim Efendi Yalısı da yanmıştır. Bu yangından sonra Arnavutköy yeniden imar edilmiş, iskeleden Akıntıburnu’na kadar yine Rum ve Ermeni zenginlerinin yalıları yapılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder