Asırlar boyunca Konyalılar'ın meşhur ziyåretgahlarından olan türbede medfun bulunan Ali Gâv Sultan'dır.
Halkın zihni onu. XI.yüzyılda yaşatır.
Türkler Anadolu'yu fethederken, ordumuz Konya yakınına kadar gelir.
Günlerce süren muhasaraya rağmen şehir, Selçuklu askerlerine bir türlü teslim olmaz.
Ne gibi çareye başvurulması gerektiği hususunda etrafındakilerle istişare ederken, askerler arasında bulunan ve daha sonra Ali Gâv diye anılacak olan birisinin teklifi üzerine, sanki şehri kuşatmaktan vazgeçmişcesine, oradan uzaklaşmaya karar verilir.
Selçukluların çevreden tamamiyle uzaklaştıklarını ve günlerce süren muhasaraya rağmen teslim olmadan kuşatmayı atlatmanın sevincine kapılan şehir halkı, birkaç gün sonra, normal yaşantılarına başlarlar.
Kapılar açılır, çarşı ve pazarda alış-veriş başlar.
Şehir içinde olduğu gibi, şehir dışındaki bağ, bahçe, yaylak işleriyle de uğraşmaya başlayan halkı gizlendiği yerden izliyen Ali Gâv, nihayet bir akşam vakti, daha önceden hazırladığı bir öküz postuna bürünerek, şehre dönmekte olan sığırlarla birlikte, onların arasında şehre girmeye muvaffak olur.
Uygun bir köşe başında sürüden ayrılan Ali Gâv, akşam karanlığında kimseye görünmemeyi başararak, bir yere gizlenir.
Sessizce geceyi bekler.
Herkesin yorgunluktan derin uykuya daldığı bir saatte yavaşça gidip, şehri kuşatan duvarların kapısını açar.
O gece yakınlara kadar ilerlemiş olan ve Ali Gav'ın işaretini bekleyen askerlere, kararlaştırdıkları işareti verir.
Ali Gav'ın her türlü tehlikeyi göze alarak açmayı başardığı kapıdan şehre akan askerler, nöbetçileri de tesirsiz hale getirdikten sonra, şehre hâkim olmakta gecikmezler.
İşte o geceden sonra, gösterdiği cesaret ve başarıdan dolayı "Ali Gâv" diye şöhren yapan bu cesur er ve aynı zamanda ermiş kişi, vefatından sonra, bu gün zaviyesinin bulunduğu yere defnedilmiştir.
Meşhur Velî Ali Gâv Sultan hakkında anlatılagelen menkıbelerin en meşhuru olan bu rivayeti destekleyen bir husus da, "Gâv" kelimesinin manasıdır.
Gâv, Farsça, Öküz demektir.
Şehrin ele geçirilmesinde Ali Gâv'ın, öküz postuna bürünmesinden dolayı ona bu lakab verilmiş olmalıdır.
Hatta bu konuda diğer bir gerçek de, tarihi yazılı belgelere dayanmaktadır.
Şöyle ki; Ali Gâv Mahallesi, bazı tarihi kayıtlarda Mahalle-i Post-Pûş diye anılır.
Post; farsçada hayvan derisi, "Pûş" ise, Pûşi'den yani örtmek kelimesinden, örtünen, bürünen anlamındadır.
Böyle olunca bu mahallenin adı, "Posta bürünenin Mahallesi" mânâsına gelmektedir.
Konya'da medfun enbiya ve evliyaları gösteren yazma eserlerde, Ali Gâv'ın civarında bir Sahabi'nin medfun olduğu belirtilmektedir.
- Konya Velileri, Hasan Özönder, Sh. 140, 141.
- M. Önder, Mevlânâ Şehri Konya, s.168-169.
- Mevlânâ İhtisas Kütüphanesi No: 2176
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder