Emekli Astsubay Tevfik Akbulut anlatıyor:
Erzurum'dayız.
Efe Hazretleri öğle yemeğini bizim evde yemişlerdi.
Hâne-i Saâdetlerine giderlerken kapıda faytona bindiklerinde babama hitaben:
-Sadi, sen de bu faytona bin, diye iltifatta bulundu.
Emre itaat eden babam basamağı çıkarken epey ızdıraplı görünüyordu.
Bu ânı ganimet bilerek Efe'den bir dua alırım diye:
-Efe Kurban, romatizmadan çok ızdırap çekiyorum dua et, iyi olsun, dedi.
Fakat beklediğini bulamıyor.
Efe hiddetle:
-Ne, romatizma mı, tüküreyim romatizmana, deyip üç kez de babama karşı tükürüyor.
Faytonlar hareket etmiş gitmişlerdi.
Akşam eve döndüğü zaman babamın rengi kül gibi, ağzını bıçak açmıyor, yeme içme yok, hepimiz merak içindeyiz.
Annem ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor.
Fazla üzmek de olmuyor.
Ertesi günü o kadar mecalsiz ki daireye gidecek durumda değil.
Annem ısrarla:
-Akşam yemek yemedin, şimdi kahvaltı yapmıyorsun, nedir ne oldu?
Bize söylemek istemediğin bir ölüm falan mı var, deyince çaresizlik içinde anlatıyor ve:
-Ben başka bir şey söylemedim.
Acaba Efe bir hareketime mi kızdı, dua etmesini arzu etmiştim o kadar.
Benim ne haddime onu incitmek, diyordu.
Annem metin ve gülerek:
-Sen bunun için mi üzülüyorsun?
Sana kızmamış ki, dedi.
Hakikaten 1940'lı yıllardan vefat ettiği 1970 yılına kadar bir daha ne bacakları ne dizleri ve ne de ayaklarının ağrıdığından şikayet etmedi.
- Alvarlı Efe Hazretleri, Ahmet Ersöz; s.98, 99.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder