Silsile-i Âliye büyüklerinden Ali Ramitenî Hazretleri dokumacılıkla iştigal ederdi.
Bir gün hanesinde hiç yiyecek kalmamıştı.
Misafir gelse, ikram edecek bir şey yoktu evinde.
Nitekim de misafiri geldi o gün.
Hemen bir pilicin içini pirinçle doldurup güzelce pişirdi ve götürüp takdim etti hocasına.
Hocası çok memnun olmuştu.
O akşam ikram etti onu misafirine.
Sonra o talebeyi huzuruna çağırıp:
-Evladım, akşamki ikramın çok makbule geçti.
Bir muradın varsa söyle, şimdi hacet kapısı açıktır, buyurdu.
Talebe arz etti hemen:
-Benim bir tek arzum var hocam.
-Söyle oğlum, nedir o?
-Sizin gibi olmak hocam.
Büyük veli şaşırdı.
-İyi de evladım, bu çok ağır bir iş, bu sıkleti çekmeye senin gücün yetmez.
Altında ezilirsin.
Sana tavsiyem, başka şey iste, buyurdu.
Ancak genç:
-Bundan başka muradım yoktur hocam, dedi.
Mübarek zat çaresizdi.
Mecburen:
-Peki evladım, buyurdu.
Ve oracıkta kuvvetli bir teveccüh etti kendisine.
Allah' in izniyle muradı oldu gencin.
Bir anda hocasının derecesine yükseliverdi.
Ama geçmişti kendinden.
Gerçekten de o sıkletin altında ezilmişti.
Nitekim o günden sonra kırk gün yaşayabildi ancak.
Kırkıncı gün, "Allah!" deyip teslim etti ruhunu.
Velhasıl bu genç bir anda yükselmiş, hocası gibi aziz olmuştu.
Bunun içindir ki büyüklerimiz, "Azizân" dediler bu zata.
- Sultan İbrahim Han, Kemal Arkun; s.180, 181.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder