7 Mayıs 2023 Pazar

Bizim şu hakir mumcağızımız!

Bir gece Süleyman Muîneddin Pervâne'nin sarayında büyük bir toplantı vardı. 
Toplantıya gelenlerin her biri yanlarında yarım batmanlık büyük birer mum getirerek önlerine koymuşlardı. 
Bu toplantıya en son Hazreti Mevlânâ gelmiş ve o da yanında bir mum getirmişti.
Ama, Hazreti Mevlâna'nın getirdiği mum, diğerlerinin kol kadar büyük ve kalın olan mumları karşısında parmak gibi kalmıştı.Toplantıya katılan iri mumlu ekâbir bu durumu tuhaf bularak, şaşkın şaşkın birbirlerine bakışarak:
-Bu da ne ola ki? gibilerden gizli gizli hümeze lümeze yapınca, sadece gözleri değil, gönülleri de okuyan Mevlânâ:
Bu mumların hepsinin canı, bizim şu hakir mumcağızımızdır! dedi.
Hazreti Mevlânâ'nın bu sözü karşısında:
- Eyvallah! eden de oldu.
- Hadi canım sen de!.. diyen de bulundu.
Bunun üzerine Hazreti Mevlânâ:
Eğer inanmıyorsanız, gözünüzle görün öyleyse!. diyerek, önündeki küçük muma bir: "huuuuuuu" çekince, önündeki mumla birlikte sarayın büyük salonundaki bütün mumlar anında söndü.
Çoğunluk hayret ve şaşkınlık içinde: 
-Allah Allaaaah!
Sübhanallah!...
Estağfirullaaaah, estağfirullah! çekerken, Hazreti Mevlânâ, içten içe, dıştan dışa bir:
-Âââââââh ah!.. edince, bütün mumlar tekrar anında yandı. 
Ondan sonra da öyle bir semâ başladı ki, diğerlerinin o iri mumları eriyip tükendiği halde, Hazreti Mevláná'nın o minik mumu sabaha dek ışık saçtı.

* İnsanlığın Pîri Hazreti Mevlânâ, Mustafa ÖZDAMAR, Sh.: 57, 58.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder