Zünnûn-i Mısri'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir :
Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor.
Çok korkmuştum.
Beni onun şerrinden koruması için Cenab-ı Hak'ka sığındım.
Akrep nehre geldiğinde, sudan büyük bir kurbağa çıkıp akrebe doğru geldi.
Akrep kurbağanın sırtına binip suyun üzerinde yüzüp gittiler.
Bu bana çok şaşırtıcı gelmişti.
Ben de onları nehrin kenarında takip ettim.
Nehrin karşı yakasına geçtiklerinde, akrep kurbağayı bırakıp dalları büyük, gölgesi çok olan bir ağacın yanına gitti.
Bir de baktım ki, ağacın altında Allah'a asi bir genç mışıl mışıl uyuyor.
Kendi kendime: "La ha'vle vela kuvvete illa billah.
Bu akrep nehrin ötesinden buraya kadar, bu genci sokmak için geldi" dedim ve içimden, akrep gence yaklaştığı zaman hemen akrebi öldürmeye karar verdim.
Akrebe yakın bir yerde durdum.
Bir de baktım ki karşıdan büyük bir yılan, genci öldürmek için, gence doğru geliyor.
Bu sırada akrep yılanın üzerine hücum etti ve başını sokmaya başladı.
Akrep yılanın ölmesine kadar başını sokmaya devam etti.
Yılan öldükten sonra akrep nehre döndü.
Kurbağa da onu orada bekliyordu.
Akrep tekrar kurbağaya binip nehrin öte yanına geçti.
Ben de arkalarında bakakaldım.
Sonra gencin yanına geldim, o hala uyuyordu, akabinde baş ucunda kendi kendime şöyle dedim:
- Ey uyuyan genç; Allah seni, sen fark etmesen de karanlığın içindeki her türlü kötülükten korur.
Sen uyusan bile Allah uyumaz.
O kullarına çok merhametlidir, dedim.
Genç benim bu sözlerim üzerine uyandı ve başından geçen olayları kendisine anlattım.
Genç hemen tevbe etti.
Bütün yapmış olduğu kötü davranışlarından vazgeçip, iyilerden oldu ve ölünceye kadar hayatı böyle devam etti.
Allah ona rahmet etsin.
Kaynak : Ahmed Şihabuddin El-Kalyubi'nin,"Dini Hikayeler" adlı kitabı. Sayfa : 166
Tercüme: Hüseyin Erdoğan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder