Allah rahmet eylesin, Ahmet Gürtaş arkadaşımız, yolda kendisiyle karşılaşmış ve Hocamız ona "nereden gelip, nereye gidiyorsun?" anlamında Arapça olarak "min eyne ilâ eyne" diye sormuş.
O da Arapça cevap vermek için düşünürken hemen ne düşünüyorsun "MinAllah, İlâ'llah, yani Allahtan geldim, Allah'a gidiyorum" diyerek cevabını verivermiş, dolayısıyla lâtife yaparken de öğretimden geri durmamış.
Hacı Veyiszâde Hocamız bir gün ondan bir şey istemiş ve işin doğru yapılmasını sağlamak için de şöyle bir hikaye anlatmış:
Vaktiyle hocanın birisi talebesine; "eve git, orada peş tahtasının üzerinde hokkavar, onu al gel" diye göndermiş.
Bir müddet sonra talebe eli boş gelince de onun yanlış anladığını anlamış ve ona "ne yaptın?' diye sormuş.
Talebe "tamam hocam, beş okka soğan alıp eve bıraktım" cevabını verince, hoca talebenin bu yanlış anlama ile kendi söylediği arasında bir ilgi kurmuş ve ona şu soruyu yöneltmiş:
-Haydi, beş'i 'peş'ten aldın, okka'yı da 'hokka'dan aldın, peki 'soğan'ı nereden aldın?".
Öğrenci hemen:
-Bakkaldan aldım, hocam, diye cevap vermiş.
"Sen de öyle yapma" demiş.
Bu hikâyede geçen 'peş tahtası', rahle benzeri bir masa, 'hokka' ise divitle yazı yazıldığı dönemlerde içine mürekkep konulan kutu, 'okka' da ağırlık birimidir.
- Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi ve Ailesi, Mehmet Ali Uz, Sh. 91, 92.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder