Seyyid Burhaneddin Hazretleri Hakk'a yürüdüğü zaman, Hazreti Mevlânâ Konya'da, ilim ve irfan doruklarında halka ve dervişlere bilgi ve görgü sofraları açıyor, ışık saçıyordu.
Bu ilim ve irfan şölenleri, bu bilgi ve görgü ziyafetleri halkta ve dervişlerde öyle öyle bir tiryakilik, öyle bir alışkanlık meydana getirdi ki, Konya halkı Mevlânâ'sız edemiyordu.
Bu alışkanlığın, bu tiryakiliğin üzerine doğan gayb güneşi Hazreti Şems, Hazreti Mevlânâ'yı halkın arasından çekip alarak halvete sokunca, Konya halkı ve dervişler, yağmurdan mahrum kalınca kuruyan ve yarılan toprak gibi kaysamaya başladı.
Gayb ufuklarının güneşi olan Hazreti Şems'in garib ve gizemli serüvenler içinde uzun bir yolculuktan sonra Konya ufuklarında görünerek Hazreti Mevlânâ'nın havasına, suyuna ve toprağına çok çok farklı baharların cemrelerini atması, Hazreti Mevlânâ'nin hayatında yeni ve çok farklı bir coşkunluk başlattı!
Hazreti Mevlânâ'nın menkıbelerini derleyen Ahmed Eflaki Dede'nin "Menâkıbül Arifin" (Ariflerin Menkıbeleri) adlı eserinde aktardığı rivayetlere göre, Hazreti Şems, İplikçi Camii'nin önünde Hazreti Mevlânâ'nın katırının yularından tutarak; "Ey Dünyâ ve Ukbâ sarrafı! Hazreti Peygamber mi büyük, Bâyezîd-i Bestâmi mi?" diye sorduğu zaman, o anda, Hazreti Mevlânâ'nın iç dünyasında öyle büyük bir yangın çıkmış ki, bu yangının harareti dokuz göğü delerek arşa ulaşmış...
Yıllar sonra Hz.Mevlânâ o ânı anlatırken şunu söylemiş:
-Hazreti Şems bana böyle bir sual tevcih edince, o süâlin heybeti karşısında gönül sarayımda öyle bir yangın başladı ki, dumanı tâ arşın tepesine kadar yükseldi!
Bu yükselen aslında Hz.Mevlânâ'nın bizzat kendisiydi ama, o günlerde bunun pek farkında değildi.
Gayb güneşi Hazreti Şems onu daha sonraki halvetlerde tamamen yakıp kavurunca farkına varabildi.
Gayb güneşi Hazreti Şems'in Konya'dan her ayrılışında Hazreti Mevlâna'da yeni bir yangın başlıyordu.
Hazreti Mevlânâ, Hazreti Şems'le karşılaştığı günlerden dem vuran gazellerinden birinde diyor ki:
Utarit gibi defterler ve kitaplarla meşguldüm!
Bütün ediblerin üst başında oturuyordum!
Sakinin alın levhasını gördüğüm zaman.
- İnsanlığın Pîri Hazreti Mevlânâ, Mustafa ÖZDAMAR, Sh.: 24, 25, 26.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder