Hacı Bektaş-ı Velî, halifesi Şeyh İshak'la birkaç müridini Hz.Mevlâna'ya "dünyada kopardığı kıyametin sebebini sormak üzere" göndermiştir.
Eflâki bu sorunun sorulma sebebi olarak; “dünyadaki büyük-küçük herkesin Hz.Mevlâna'nın etkisinde olduğunu, tüm şeyh, âlim ve emirlerin hazretin sözlerine meftun olduklarını, birçok müridin kendi sözde şeyhlerini bırakıp bu hanedanın takipçisi oldukları için bunun bir kıskançlık doğurduğunu bu sebeple Mevlâna'ya yönelik her taraftan bu kıskançlığın doğurduğu eleştirilerin dile getirildiğini söyler.”
Hacı Bektaş-ı Velî ona hitaben şöyle demiştir:
Eğer yafti fe-huve'l-matlüb sâkin baş
Ve eğer neyâftî în çe galgale est ki der cihân endahti
Ve hod râ ez menzūr-i âlemiyān sahti
Ve dükkân-ı çendîn halk rå derhem zedî
Eğer bulduysan ki istenen budur sakin ol!Eğer bulmadıysan bu dünyayı içine attığın velvele nedir?Kendini insanların bakışlarının önüne attınO kadar insanın işini bozdun
Hacı Bektaş'ın
halifesi Şeyh İshak, medresenin kapısına ulaştığında Mevlânā Hüdavendigår tam
da orada semå ediyormuş. Medresenin eşiğini öpüp tam bir edeple dervişâne bir
şekilde içeri girer. Tam o anda Hz. Mevlânâ şu gazeli söyler:
Eğer tû yârî nedârî çerâ teleb nekonî
Ve-ger be-yår resîdî çerâ tereb nekoni
Be-kâhilî be-nişînî ki în aceb kârist
Aceb tôi ki hevâ-yı çonân aceb nekonf
Eğer senin bir dostun yoksa niye aramıyorsun?
Eğer dosta kavuştuysan niçin eğlenmiyorsun?
Hiçbir şey yapmadan oturuyorsun ki asıl şaşılacak iş budur!
Asıl şaşılacak sensin ki böyle bir şeyin hevesinde değilsin!
Bu gazeli işiten Şeyh İshak kendinden geçer, gazeli ve
söylenme vaktini hemen kaydeder ve yola revan olur. Hacı Bektaş'ın huzuruna
vardığında hikâyeyi olduğu gibi anlatır.
Bunu duyan Hacı Bektaş-ı Velî, aynı gün Hz. Mevlâna'nın kükreyen bir aslan gibi
yanına gelip "bizim heyecanımız neşe ve aşktan geliyor, yanma ve aramaktan
değil" diyerek boğazını sıktığını bunun üzerine kendisinin pişman olup
ondan af dilediğini söyler. Ardından dervişlerine Mevlânâ'nın hüküm ve
büyüklüğünün kendi tasavvurunun ötesinde olduğunu ona boyun eğmekten başka
ellerinden bir şey gelmeyeceğini söyler.
* Menâkıbu'l-Ârifin, Ahmed Eflâkî
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder