16 Şubat 2025 Pazar

Hacı Bektâş-ı Velî'nin Hz. Mevlânâ'dan Af Dilemesi

Hacı Bektaş-ı Velî, halifesi Şeyh İshak'la birkaç müridini Hz.Mevlâna'ya "dünyada kopardığı kıyametin sebebini sormak üzere" göndermiştir.

Eflâki bu sorunun sorulma sebebi olarak; “dünyadaki büyük-küçük herkesin Hz.Mevlâna'nın etkisinde olduğunu, tüm şeyh, âlim ve emirlerin hazretin sözlerine meftun olduklarını, birçok müridin kendi sözde şeyhlerini bırakıp bu hanedanın takipçisi oldukları için bunun bir kıskançlık doğurduğunu bu sebeple Mevlâna'ya yönelik her taraftan bu kıskançlığın doğurduğu eleştirilerin dile getirildiğini söyler.”

Hacı Bektaş-ı Velî ona hitaben şöyle demiştir:

Eğer yafti fe-huve'l-matlüb sâkin baş
Ve eğer neyâftî în çe galgale est ki der cihân endahti
Ve hod râ ez menzūr-i âlemiyān sahti
Ve dükkân-ı çendîn halk rå derhem zedî

Eğer bulduysan ki istenen budur sakin ol!
Eğer bulmadıysan bu dünyayı içine attığın velvele nedir?
Kendini insanların bakışlarının önüne attın
O kadar insanın işini bozdun

Hacı Bektaş'ın halifesi Şeyh İshak, medresenin kapısına ulaştığında Mevlânā Hüdavendigår tam da orada semå ediyormuş. Medresenin eşiğini öpüp tam bir edeple dervişâne bir şekilde içeri girer. Tam o anda Hz. Mevlânâ şu gazeli söyler:

Eğer tû yârî nedârî çerâ teleb nekonî
Ve-ger be-yår resîdî çerâ tereb nekoni
Be-kâhilî be-nişînî ki în aceb kârist
Aceb tôi ki hevâ-yı çonân aceb nekonf

Eğer senin bir dostun yoksa niye aramıyorsun?
Eğer dosta kavuştuysan niçin eğlenmiyorsun?
Hiçbir şey yapmadan oturuyorsun ki asıl şaşılacak iş budur!
Asıl şaşılacak sensin ki böyle bir şeyin hevesinde değilsin!

Bu gazeli işiten Şeyh İshak kendinden geçer, gazeli ve söylenme vaktini hemen kaydeder ve yola revan olur. Hacı Bektaş'ın huzuruna vardığında hikâyeyi olduğu gibi anlatır. 
Bunu duyan Hacı Bektaş-ı Velî, aynı gün Hz. Mevlâna'nın kükreyen bir aslan gibi yanına gelip "bizim heyecanımız neşe ve aşktan geliyor, yanma ve aramaktan değil" diyerek boğazını sıktığını bunun üzerine kendisinin pişman olup ondan af dilediğini söyler. Ardından dervişlerine Mevlânâ'nın hüküm ve büyüklüğünün kendi tasavvurunun ötesinde olduğunu ona boyun eğmekten başka ellerinden bir şey gelmeyeceğini söyler.

* Menâkıbu'l-Ârifin, Ahmed Eflâkî

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder