Hacı Veyiszâde'nin büyük oğlu Hafız Hacı Mehmet Kurucu anlatıyor:
Bir gün, Topal Ahmed vardı, tenekeci Topal Ahmed...
Matbaacıların sokağın içinde.
Ahmed Hamdi Akseki de buraya geliyor, Konya'ya...
Diyanet Reisi o zaman...
Orada Hakkı (Özçimi) Efendiyinen, babam, ondan sonra Fahri (Kulu) Efendimiz, Ahmed Hamdi Akseki konuşuyorlar.
Ahmed Hamdi Akseki:
-Hay Efendim, Füsus'da, Fütühat'da, Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin şu şu şu sözlerini anlayamadım! demiş. Fahri (Kulu) Efendimize.
Ahmed Hamdi Akseki böğle diyince, Fahri Efendimiz, babamı kasd ederek:
-Bunları bizim Mustafa Efendi iyi bilir ammaaa... demiş.
Babam:
-Estağfirullah efendim! dedikten sonra, Fahri Efendi başlamış gâri:
-Acaba Hazretin maksadı şu muydu, bu muydu, şu muydu, bu muydu?
Şöğle şöğle şöğle dirken, Ahmed Hamdi Akseki'nin bütün müşkillerini halledivirmiş adam.
Ahmed Hamdi Akseki, çıkıp giderken:
-Ülen Hakkı, İslâm âleminde pek çok âlimle görüştüm, konuştum, bu Hazret gibisini görmedim! dimiş.
Fahri Kulu Hoca böyle mühim adam iken:
-Tarikat-ı Âliyye'nin bu kadar ince olduğunu bilseydim, tarikat-ı âliyye'ye intisab etmezdim! diye bunu tekrar tekrar, belki kaç defa duymuş, dinlemişimdir ben kendisinden.
* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1997, s.373, 374.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder