Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Salât ve selâm efendimiz Emîn Peygamber Muhammed'e. Sonra, O'nun pâk âline ve ashâbinin tümüne olsun. Ibn-i Abbas (r.a.) Hazretleri'nden naklen Muaz b. Cebel rivâyet ediyor.
-Bir gün Resûlullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensârdan birinin evine toplanmistik. Tam bir cemaat olmustuk. Ev sahibi:
-Içeridekiler. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dilegim var görülecek bir isim var. Bunun üzerine, herkes Resûlullah (s.a.v.) efendimizin yüzüne bakmaya basladi. Orada ve her zaman büyük O'ydu. Izin Ondan çikacakti. Resûlullah (s.a.v.) efendimiz duruma vâkif oldu ve:- «Bu seslenen kimdir, bilir misiniz?» buyurdu. Biz hep birden söyle dedik:
-En iyi bilen Allah ve Resûlüdür. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz:
-«O, lâin iblistir.
-Seytandir.
-Allah'in lâneti onun üzerine olsun» buyurunca hemen Hz. Ömer:
-Ya Resûlâllah, bana izin veriniz onu öldüreyim, dedi. Resûlüllah (s.a.v.) efendimiz bu izni vermedi; söyle buyurdu:
- «Dur ya Ömer, bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmistir. Öldürmeyi bırak.» Sonra söyle buyurdu:
- «Kapıyı ona açın gelsin. O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalısınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.» Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani râviden. Söyle anlatti:
- Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Bir de baktik ki; sekli su: Bir ihtiyar. Sasi. Ayni zamanda köse. Çenesinde alti veya yedi kadar kil sallaniyor. At kili gibi. Gözleri yukari dogru açilmis. Kafasi büyük bir fil kafasi gibi. Dudaklari da bir manda dudagina benziyordu. Sonra söyle bir selâm verdi:
-Selâm sana ya Muhammed! Selam size ey cemaat-i müslimin. Onun bu selâmina Resûlullah (s.a.v.) efendimiz su mukabelede bulundu:
-«Selâm Allah'indir ya lâin.» Sonra ona söyle buyurdu:
-«Bir is için geldigini duydum; nedir o is? » Seytan söyle anlatti:
- Benim buraya gelisim, kendi arzumla olmadi. Mecburen geldim. Resûlullah (s.a.v.) efendimiz sordu:
-«Nedir o mecburiyet?» Seytan anlatti:
-izzet sahibi Rabbin katindan bana bir melek geldi. Ve dedi ki:
-Allah-ü Teâlâ sana emir veriyor. Muhammed'e gideceksin. Ama düsük ve zelil bir halde. Tevazu ile O'na gideceksin ve Ademogullarini nasil kandirdigini anlatacaksin. Onlari nasil aldattigini söyliyeceksin bir bir O'na. Sonra o ne sorarsa dogrusunu diyeceksin. Sonra. Allah-ü Teâlâ buyurdu ki:
-Söylediklerine bir yalan katarsan, dogruyu söylemezsen. Seni kül ederim. Ruzgâr savurur. Düsmanlarin önünde seni rusvay ederim. Iste böyle ya Muhummed, o emir üzerine sana geldim. Arzu ettigini bana sor. Sayet bana sorduklarina dogru cevap vermezsem; düsmanlarim benimle eglenecek. Su muhakkak ki düsmanlarimin eglencesi olmaktan daha zor bir sey yoktur. Bundan sonra Resûlüllah (s.a.v.) efendimiz söyle sordu:
- «Madem ki sözlerinde dogru olacaksin. O halde bana anlat: Halk arasinda en çok sevmedigin kimdir?» Seytan su cevabi verdi:
-Sensin ya Muhammend... Allah'in yaratiklari arasinda senden daha çok sevmedigim kimse yoktur. Sonra, senin gibi kim olabilir ki? Resûlullah (s.a.v.) efendimiz sordu:
-« Benden sonra en çok kimlere buguzlusun ve sevmezsin?.» Seytan anlatti:
- Müttaki bir gence ki varligini Allah yoluna vermistir. Bundan sonra, sual-cevap asagidaki sekilde devam etti. Resûlüllah efendimiz sordu; seytan anlatti.
- «Sonra kimi sevmezsin?»
- Kendisini sabirli bildigim, süpheli islerden sakinan âlimi.
-« Sonra?»
- Sabirli olan bir fakiri ki; ihtiyacini hiç kimseye anlatmaz Halinden sikayet etmez
. - «Peki bu fakirin sabirli oldugnu nereden bilirsin?»
-Ya Muhammed, ihtiyacini kendi gibi birine açmaz, her kim ihtiyacini kendi gibi birine üç gün üst üste anlatirsa, Allah onu sabredenlerden saymaz. Sabirli kimselerin isi buna benzemez. Hasili onun sabrini; halinden, tavrindan ve sikâyet etmeyisinden anlarim.
- «Sonra kim?»
- Sükreden, zengin.
- «Peki ama o zenginin sükreden oldugunu nereden anlarsin?»
- Onu görürsen ki aldigini helal yoldan aliyor ve mahalline harciyor. Bilirim ki o sükreden bir zengindir. Resûlüllah (S.A.V.) efendimiz bu defa mevzuu degistirdi ve ona baska bir sual sordu:
- «Peki ümmetim namaza kalkinca senin halin nice olur?»
-Ya Muhammed, beni bir sitma tutar. Titrerim.
- «Neden böyle olursun ya lâin?»
- Çünkü bir kul, Allah için secde ederse bir derece yükselir.
- «Peki va oruç tuttuklari zaman nasil olursun?»
-O zaman baglanirim. Ta, onlar iftar edinceye kadar.
- «Peki ya hac yaptiklari zaman nasil olursun?»
-O zaman da çildiririm.
-«Peki ya Kur'an okuduklari zaman nasil olursun?»
- O zaman da eririm, tipki ateste eriyen bir kursun gibi eririm.
- «Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasildir?»
- Ha iste o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alir eline ve beni ikiye böler. Resûlüllah (s.a.v.) efendimiz sebeblerni sordu:
- «Neden öyle testereyle ikiye biçilirsin ya Ebâ Bürre?» bunun üzerine iblis:
- Onu da anlatayim dedikten sonra anlatmaya basladi:
-Çünkü sadakada 4 güzellik vardir. Söyle ki:
1) Allah-ü Teâlâ, sadaka verenin malina bereket ihsan eyler.
2) O sadaka veren kimseyi halkina sevdirir.
3) Allah-ü Teâlâ, onun verdigi sadakayi cehennemle arasinda bir perde yapar.
4) Allah-ü Teâlâ, belâyi, sikintiyi ve âhlari ondan defeder. Bundan sonra Resûlullah (s.a.v.) efendimiz ashâbi hakkinda ona bazi sorular sordu:
- «Ebû Bekir için ne dersin?» Iblis buna su cevabi verdi:
-O bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi. Islam'a girdikten sonra nasil bana itaat eder?
- «Peki Ömer b. Hattab için ne dersin?» Iblis buna su cevabi verdi:
-Allah'a yemin ederim ki, her gödügüm yerde ondan kaçtim.
-«Peki Osman b. Affan için ne dersin?»
-Ondan utanirim. Hem de çok. Nasil ki, Rahman'in melekleri de ondan utanirlar.
- «Peki Ali b. Ebû Tâlib için ne dersin?» Iblis su cevabi verdi: Ah o'nun elinden bir kurtulsam O, kendi basina kalsa, ben kendi basima kalsam O, beni biraksa ben de onu biraksam; ama o beni birakmaz. Resûlüllah (s.a.v.) efendimiz yukaridaki sorulari sorduktan ve seytanin verdigi cevaplari da kismen bitirdikten sonra, söyle buyurdu:
- «Ümmetime saadet ihsan eden, seni de tâ, belli bir vakte kadar sâki kilan Allah'a hamd olsun.» Resûlüllah (s.a.v.) efendimizin o cümlesini duyan lâin söyle dedi:
- Heyhat, heyhat. Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri kaldikça, sen ümmetin için nasil ferah durursun? Ben onlarin kan mecralarina girerim. Etlerine karisirim. Ama onlar benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaratan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki, onlarin tümünü azdiririm. Cahillerini ve âlimlerini, ümmîlerini ve okumuslarini, Fâcirlerini ve âbidlerini, Hasili, bunlarin hiç biri elimden kurtulamaz. Fakat Allah'in hâlis kullarini Evet, bunlari azdiramam. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) efendimiz sordu:
- «Sana göre ihlâs sahibi muhlis kullar kimlerdir?» Bu suale Iblis su cevabi verdi:
- Bilmez misin ya Muhammed? Bir kimse ki, dirhemini ve dinarini sever O, Allah için bir ihlâsa sahip degildir. Bir kimseyi görsem ki; dirhemini ve dinarini sevmez; övülmekten, medhedilmekten hoslanmaz. Bilirim ki o ihlâs sahibidir. Hemen onu birakir kaçarim. Bir kul, mali ve ovülmeyi sevdigi süre kalbi de dünya arzularina bagli kaldigi müddet o size vasfini yaptigim kimseler arasinda bana en çok itaat edendir. Bilmez misiniz ki; mal sevgisi, büyük günahlarin en büyügüdür. Bilmez misiniz ki; ya Muhammed, bas olma sevgisi büyük günahlarin en büyükleri arasindadir. Iblis anlatmaya devarn etti:
-Ya Muhammed, bilmez misin? benim yetmis! bin tane çocugum var. Bunlarin her birini, bir baska yere tayin etmistir. Sonra O her çocugumla birlikte yine yetmis bin tane seytan vardir. Onlarin bir kismini ulemaya gönderdim. Bir kismini gençlere yolladim. Bir kismini mesâyiha saldim. Bir kismini da ihtiyar kadinlara musallat ettim. Gençlere gelince; aramizda hiç bir anlasmazlik yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Cocuklara gelince Onlarla da bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kismini da âbidlerin basina dert ettim. Bir kismini da zâhidlerin. Onlar bunlarin yanina girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden digerine hep dolastirip dururlar. Öyle bir hal alirlar ki baslarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye. Iste böylece onlardan ihlâsi alirim. Onlar bu halleri ile yaptiklari Ibadeti Ihlâssiz yaparlar gayri ama bu hallerinin farkinda olamazlar. Iblis, bundan sonra, aldattigi bir rahibin hikâyesini anlatmaya geçti. Ve söyle dedi:
-Bilmez misin ya Muhammed, Rahip Barsisî; tam yetmis, yil ihlâs ile Allah'a ibadet etti. Bu ibadetleri sonunda ona öyle bir hal ihlâs edilmisti ki: Her dua ettigi hasta duasi bereketiyle sifâyab oluyordu. Onun pesine takilip hiç birakmadim. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki; Allah-ü Teâlâ, aziz kitabinda, onu söyle anlatir:
- «Seytanin hali gibidir ki; o insana:
-Kâfir ol. Dedi. Vaktaki o kâfir oldu; bu defa da ona söyle dedi:
- Ben senden uzagim. Ben Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarim.» Iblis bundan sonra, bazi kötü huylar üzerinde durdu ve onlarin her birinden nasil istifade ettigini anlatti. Y A L A N Bilmez misin ya Muhammed, yalan bendedir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse O benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse O da benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed, ben Adem'e ve Havva'ya yalan yere Allah adina and içtim.
- «Muhakkak ben size nasihat ediyorum.» dedim. Bunu yaparim, çünkü yalan yere yemin gönlümün eglencesidir. GIYBET - KOGUCULUK: Giybet ve koguculuga gelince Onlar da benim meyvelerim ve senligimdir. NIKAH ÜZERINE YEMIN ETMEK:
- Her kim talâk üzerine yemin ederse günahkâr olacagindan endise edilir, isterse bir defa olsun isterse dogru bir sey üzerine olsun, her kim talâki agzina alirsa, bu hakikat belli oluncaya kadar karisi ona haram olur. Onlar bu halleri ile kiyâmete kadar meydana getirecekleri çocuklar da hep zina çocugu olur. Agiza alinan o talâk kelimesi yüzünden hepsi cehenneme girer. NAMAZ
-Ya Muhammed, namazi an bean tehir edene gelince Onu da anlatayim. O, her ne zamanki namaza kalkmak ister; tutarim. Ona vesvese veririm. Derim ki:
- Henüz vakit var. Sen de mesgulsün; hele simdilik isine bak. Sonra kilarsin. Böylece o vaktinin disinda namazini kilar. Ve bu sebepten onun kildigi namazi yüzüne atilir. Sayet o kimse beni maglup ederse ona insan seytanlarindan birini yollarim. Böylece onu vaktinde namaz kilmaktan alikoyar. O bunda da beni maglup ederse bu sefer onun hesabini namazda görmeye bakarim. O namazin içinde iken.
-Saga bak. Sola bak. Derim. O da bakar O ki öyle yapti. yüzünü oksar, alnindan öperim. Bundan sonra ona: -Sen ebedî yaramaz bir is yaptin. Derim ve böylece onun huzurunu bozarim. Sen de bilirsin ki ya Muhammed! Her kim namazda saga ve sola çokca bakarsa Allah onun namazini kabul etmez. Yüzüne atar. Bunda da ona maglûp olursam. Yalniz basina namaz kildigi zaman yanina giderim. Ve ona: çabuk çabuk kilmasini emrederim. O da baslar namazini çabuk kilmaya. Tipki horozun gagasi ile yerden bir seyler topladigi gibi. Bu isi ona yaptirmakta da basari kazanamazsam, bu sefer cemaatla namaz kilarken, onun yanina varirim. Orada onun basina bir gem takarim. Basini imamdan evvel secdeden ve rükûdan kaldiririm. Imamdan evvel de, secde ve rükû yaptiririm. Iste O böyle yaptigi için kiyâmet günü, Allah onun basini esek basina çevirir. O kimse, bunda da beni yenerse bu defa ona namazda parmaklarini çitirdatmasini emrederim. Böylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama ona bu isi namazda yaptirmaya muvaffak olursam, sayet o bu esneme esnasinda elini agzina kapamazsa. Onun isine küçük bir seytan girer, dünya hirsini ve dünyevî baglarini çogaltir. Iste bundan sonra o kimse, hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar. Seytan bundan sonra konusmasina devam etti:
-Sen, ümmetin hangi saadetinden ferah duyarsin ki? Ben onlara tuzaklar kurarim. Ne tuzaklar. Miskinlerine, çaresizlerine ve zavalillarina giderim. Namazi birakmalarini emrederim. Ve onlara derim ki:
-Namaz size göre degil. O, Allah'in afiyet ihsan ettigi ve bolluk verdigi kimseler içindir. Sonra hastalara giderim.
- Namaz kilmayi birak. Derim. Çünkü Allah-ü Teâla «Hastalara zorluk yok» buyurdu. Iyi oldugun zaman çokca kilarsin ve böylece, o namazini birakir hattâ küfre de girebilir. Sayet o hastaliginda namazi terkederek ölüp giderse. Allah'in huzuruna çikarken Allah'ü Teâla'yi öfkeli bulur. Sonra söyle dedi:
-Ya Muhammed, eger bu sözlerime yalan kattimsa, beni akrep soksun. Sonra. Eger yalan varsa. Allah'tan dile; beni kül eylesin. Iblis bundan sonra konusmalarina devam etti ve söyle dedi:
-Ya Muhammed, sen ümmetin için ferah mi duyuyorsun? Halbuki, ben onlarin altida birini dinden çikardim. Bundan sonra. Resûlullah (s.a.v.) efendimiz ona, yani Iblis'e asagidaki sekilde bazi kisa sorular sordu. O da bunlara cevap verdi.
- «Ya lâin, senin oturma arkadasin kim? - Faiz yiyen.
- «Dostun kim?» - Zina eden.
- «Yatak arkadasin kim? - Sarhos.
- «Misafirin kim?» - Hirsiz.
- «Elçin kim?» - Sihirbazlar.
- «Gözünün nuru nedir?» - Kari bosamak.
- «Sevgilin kim?» - Cuma namazini birakanlar.
Resulullah (s.a.v.) efendimiz bu defa baska bir mezvua geçti ve söyle sordu:
- «Ya lâin, senin kalbini ne kirar?» - Allah yolunda cihada giden atlarin kisnemesi...
- «Peki senin cismini ne eritir?» - Tevbe edenlerin tevbesi.
- «Peki cigerini ne parçalar, ne çürütür?» -Gece ve gündüz Allah'a yapilan istigfar.
- «Peki yüzünü ne burusturur?» - Gizli sadaka.
- «Peki gözlerini kör eden nedir?» - Gece namazi.
- «Peki basini egdiren nedir?». - Çokca cemaatle kilinan namaz.
Resûlülllah (s.a.v.) efendimiz tekrar bir baska mevzua geçti ve söyle sordu:
- «Sana göre insanlarin en saadetlisi kimdir?» - Namazini bilerek, kasden birakanlar.
- «Peki sana göre insanlarin en sakisi kimdir?» - Cimriler.
- «Peki seni isinden ne alikoyar?» - Ulema meclisleri.
- «Peki yemegini nasil yersin?» -Sol elimle parmaklarimin ucu ile.
- «Peki sam yeli estigi zaman ve ortaligi sicaklik bastigi zaman çocuklarini nerede gölgelendirirsin?»
- Insanlarin tirnaklari arasinda. Resûlüllah efendimiz, bundan sonra, baska mevzuu sordu. Iblis de cevap verdi.
- «Rabbinden neler talep ettin? - On sey talep ettim.
- «Nedir onlar ya lâin?»
1) Allah'tan dilerim ki beni Ademogullarinin malina ve evlâdina ortak ede. Bu ortaklik talebimi yerine getirdi ki, bu;
- «Onlara ortak ol. Mallarina ve çocuklarina. Onlara vaadet. Halbuki seytan onlara en çok gurur vaadeder» Ayet-i celîlesi ile sabitti. Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim. Faiz ve haram karisan yemekten de yerim. Seytandan, Allah'a siginilmayan malin da ortagiyim. Cinsî münasebet âninda da; Allah'a seytandan siginmayan kimse ile birlikte hanimi ile birlesirim ve o birlesmeden hasil olan çocuk, bize itaat eder, sözümüzü dinler. Her kim hayvana binerken helâl yola gitmeyi degil de, aksini isteyerek binerse, ben de onunla beraber binerim. Yol arkadasi ve binek arkadasi olurum. Bu da âyet-i kerîme ile sabittir. Allah-ü Tealâ, bana su emri verdi:
- «Onlar üzerine süvarilerinle, piyadelerinle yaygara çikart.»
2) Allah-i Tealâ'dan diledim ki: Bana bir ev vere. Bu dilegim üzerine hamamlari bana ev olarak verdi.
3) Diledim ki Bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana birer mescid yapti.
4) Benim için bir okuma kitabi vermesini istedim. Siirleri bana okuma kitabi yapti.
5) Diledim ki: Benim için bir ezan vere. Mezmurlari verdi.
6) Diledim ki: Bana bir yatak arkadasi vere. Sarhoslari verdi.
7) Diledim ki: Bana yardimcilar vere. Bunun için de kaderiye mensuplarini verdi.
8) Diledim ki: Bana kardesler vere. Mallarini bos yere israf edenleri verdi. Bir de masiyet yolunda para harcayanlari. Bunlar da su âyet-i kerime ile sabittir:
- «O kimseler ki: Mallarini bos yere harcarlar. Onlar seytanin kardesleri olmuslardir. »
Bir ara Resûlüllah (s.a.v.) efendimiz söyle buyurdu:
- «Eger söylediklerini, Allah'in kitabindaki ayetlerle isbat etmeseydin seni tasdik etmezdim.» Bundan sonra Iblis devam etti:
9) Ya Muhammed! Allah'tan diledim ki, Ademogullarini ben göreyim; ama onlar beni göremezler. Bu dilegimi yerine getirdi.
10) Diledim ki: Ademogullarinin kan mecralarini bana yol yapa bu da oldu. Böylece ben, onlar arasinda akip giderim. gezerim. Hem nasil istersem. Bütün bu istediklerimi verdi. Hepsi sana verildi buyurdu ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra sunu da dileyeyim ki; benimle beraber olanlar seninle beraber olanlardan daha çoktur. Iste böylece kiyâmete kadar Ademogullarinin ekserisi benimle beraber olurlar. Bundan sonra Iblis söyle anlatti:
-Benim bir oglum vardir. Adi ATEME'dir. Bir kul, yatsi namazini kilmadan uyursa» gider; onun kulagina bevleder. Eger böyle olmasaydi; imkan yok insanlar namazlarini eda etmeden uyumazlardi. Benim bir oglum daha vardir ki: onun adi da MUTEKAZI'dir. Bunun vazifesi de; yapilan gizli amelleri yaymaya çalismaktir. Meselâ: Bir kul, gizli bir itaat islerse ve bu yaptigini da gizlemeye çalisirsa MUTEKAZI onu dürter. En sonunda o gizli amelin yayilmasina ve açiga çikartmaya muvaffak olur. Böylece: Allah-ü Teâla o amel sahibinin yüz sevabinin doksan dokuzunu imha eder. Biri kalir. Çünkü, bir kulun yaptigi gizli bir amel için tam yüz sevap verilir. Sonra. Benim bir oglum daha vardir ki: Onun adi da KUHAYL'dir. Bunun isi de insanlarin gözlerini sürmelemektir. Bilhassa ulema meclisinde ve hatip hutbe okurken. Bu sürme onlarin gözüne çekildi mi, uyuklamaya baslarlar. Ulemanin sözlerini isitmezler. Böylece hiç sevap alamazlar. Bundan sonra, Iblis söyle anlatti:
- Hangi kadin olursa olsun, onun kalktigi yere seytan oturur. Her kadinin kucaginda mutlak bir seytan oturur. ve onu bakanlara güzel gösterir. Sonra, o kadina bazi emirler verir. Meselâ: Elini kolunu. disari çikar göster, der. O da bu emri tutar. Elini kolunu açar, gösterir. Bundan sonra, o kadinin haya perdesini tirnaklari ile yirtar. Iblis bundan sonra; Resûlüllah (s.a.v.) efendimize kendi durumunu anlatmaya basladi.
-Ya Muhammed, bir kimseyi delâlete sürüklemek için elimde bir imkân yoktur. Ben ancak vesvese veririm ve bir seyi güzel gösteririm, o kadar. Eger delâlete sürüklemek elimde olsaydi, yeryüzünde Allah'tan baska ilah yoktur ve Muhammed Allah'in Resûlüdur, diyen herkesi. Oruc tutani ve namaz kilani hiç birakmazdim, hepsini delalete düsürürdüm. Nasil ki, senin elinde de hidayet nev'inden bir sey yoktur. Sen ancak Allah'in Resûlüsün ve teblige me'mursun. Sayet hidayet elinde olsaydi; yeryüzünde tek kâfir birakmazdin. Sen Allah'in halki üzerine bir hüccetsin. Ben de, kendisi için ezelde sekavet yazilan kimselere bir sebebim. Said olan kimse ta, ana karninda iken, saiddir. Saki olan da, yine ana karninda iken sakidir. Saadet ehli kilan Allah, sekavet ehli kilan da Allah. Bundan sonra... Resûlullah (s.a.v.) efendimiz su iki âyet-i kerîmeyi okudu:
- Bunlar, ta, sonuna kadar böyle degisik sekilde devam edecek, ancak Rabbin esirgedikleri hariç. Allah'in emri behemahal yerini bulan bir kaderdir. Bundan sonra, Resûlullah (s.a.v.) efendimiz, Iblis'e söyle buyurdu:
-«Ya Ebâ Mürre! Acaba senin bir tevbe etmen ve Allah'a dönmen mümkün degil mi? Cennete girmene kefil olurum. Söz veririm,.» Bunun üzerine Iblis söyle dedi:
-Ya Resûlallah, is verilen hükme göre oldu. Karari yazan kalem de kurudu. Kiyamete kadar olacak isler olacaktir. Seni Peygamberlerin efendisi kilan cennet ehlinin hatibi eyleyen ve seni halki içinden seçen ve halki arasinda bir gözde yapan, beni de sakilerin efendisi kilan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah, bütün noksan sifatlardan münezzehtir ve Iblis cümlelerini söyle tamamladi:
-Iste bu söylediklerim, sana son sözümdür ve bütün söylediklerimi de dogru söyledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder