13 Kasım 2011 Pazar

İSTANBUL'DAKİ MEDRESELER

Osmanlı İmparatorluğu’nun süratle gelişmesinde kuruluş yıllarından başlayarak kültürel faaliyetlerin ve eğitimin büyük etkisi olmuştur. Osmanlı kültürünü veren kuruluşların başında Selçuklulardan itibaren devam eden medreselerin büyük payı olmuştur. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden sonra eğitim konusuna önem verilmiş ve kısa zaman içerisinde önce belli başlı büyük şehirlerde olmak sureti ile medreseler kurulmuş ve bunların sayıları her geçen gün biraz daha artmıştır.


İslâm dininin “Utlubül-ilme minel mehdi ilel lahd” beşikten mezara kadar anlamındaki bu sözüne uyularak medreselerin yapımı camileri yaptıranlar için aynı zamanda da dini bir görev olmuştur. Kurulan ilk medreselerden ilim ve kültür yönünden ileri düzeyde olan Asya’daki İslâm ülkelerinden birçok âlim Anadolu’ya davet edilmiştir. Bu âlimlere büyük önem verilmiştir. Bunun yanı sıra Horasan, Herat ve Buhara gibi devrin kültürel merkezlerinden gelenler olmuştur. Anadolu’ya gelen bu âlimlerin yerli meslektaşları ile birlikte, onların yardım ve çabaları ile başta Konya olmak üzere Amasya, Kayseri ve Sivas Selçuklular döneminden itibaren ilk önemli kültür merkezleri olmuştur.

Anadolu’da Osmanlılar zamanında ilk medrese Orhan Gazi (1288–1359) tarafından İznik’te kurulmuştur. Müverrih Âşık Paşazade’den öğrenildiğine göre; Orhan Gazi İznik’te Yenişehir Kapısı yakınındaki Bizans manastırlarından birisini medreseye çevirmiş ve yanına bir de imaret eklemiştir. Zamanına göre oldukça ileri bir öğretimin yapıldığı bu medresede Şerafeddin Davut Kayseri, Taceddin Esved gibi tanınmış müderrisler ders vermiştir.

Hoca Sadedin Efendi’nin Tacüd-Tevarih isimli eserinden öğrenildiğine göre de Bursa’nın fethinden sonra Orhan Gazi Hisar içerisindeki bir kiliseyi medrese haline getirmiş ve ona çeşitli vakıflar tahsis etmiştir.

Orhan Gazi’den sonra Murad Hüdavendigâr (1325–1389) Bursa Çekirge’de yaptırdığı camisini medrese ile birleştirmiştir. Sultan Yıldırım Beyazıd (1360–1403) Bursa Hisar’ı dışında cami ile medrese yaptırmıştır. Çelebi Sultan Mehmed’in (1387–1421) Bursa’da yaptırdığı Yeşil Medrese’de Molla Fenari’nin oğlu Mehmet Şah Efendi başta olmak üzere Anadolu’nun ünlü ulemaları ders vermiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemindeki medreseler arasında Edirne’deki Üç Şerefeli Camisi’nin medresesi de bu yöndeki önemli bir kültür merkezi idi.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet (1444–1446; 1451–1481) yeni medreseler yapılıncaya karda şehirdeki sekiz kiliseyi öğretim müessesesi haline getirmiştir. Bunlardan Pantokrator Kilisesi’nde (Zeyrek Camisi) Molla Zeyrek ders vermiş, Fatih Sultan Mehmet döneminde çeşitli medreselerde ders veren âlimler arasında Ali Tusi, Mevlâna Abdülkerim ve Ali Kuşçu’nun isimleri bilinmektedir.

Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’da yaptırdığı ilk medreseden sonra kendi ismini taşıyan camisinin kuzey ve güneyine iki sıra halinde sekiz binadan meydana gelen Semaniye Medreselerini yaptırmıştır. Burada sekiz ayrı müderrisin ders vermesine olanak sağlamıştır. Bunun ardından yüksek düzeydeki Semaniye Medreselerine öğrenci yetiştirmek için Tetüme Medreseleri kurulmuştur. Bu medreselerde Molla Hüsrev, Ali Kuşçu, Ali Tusi, Hocazade Musluhiddin Mustafa, Molla Abdülkerim, Kadızade Molla Kasım gibi devrinin önde gelen âlimleri ders vermiştir.

Semaniye Medreselerinde mantık, fıkıh, kelam ve tefsir gibi dini bilimlerin yanı sıra matematik, geometri, astronomi ve tıp da okutulmuştur. Sultan II. Beyazıd (1447–1512) Beyazıt’da kendi ismini taşıyan külliyesini yaptırmış ve burasını devrinin önemli bir bilim merkezi haline getirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman (1494–1566) seferlere çıkan ordunun doktor, cerrah ve mühendise olan ihtiyacını göz önünde bulundurarak Süleymaniye Cami Külliyesi’nde medreseler yaptırmıştır. Bu medreseler Evvel, Sani, Salis, Rabi ve Darül Hadis’den meydana geliyordu. Kanuni Sultan Süleyman devrin tefsir ve hadiste önde gelen alimi Yahya Bin Nureddin Efendi’yi bu medreselerin başına getirmiştir. Onun yanı sıra devrin ulemasından Kadızade Şemseddin Ahmet, Mimarzade Musluhiddin Mustafa, Karahisarlı Şeyh Mehmed Efendi de ders vermişlerdir. Bu arada İdadi mahiyetinde öğrenci yetiştirmek için Tetüme Medreseleri kurulmuş, buradan yetişenlerin Süleymaniye Medreselerinde yüksek öğrenim yapmaları sağlanmıştır.

XVII. yüzyılda Süleymaniye Medreselerinde yapılan ilavelerle burası on iki dereceye yükseltilmiş ve bu düzenleme Osmanlıların son dönemine kadar sürmüştür. Böylece Süleymaniye Medreselerindeki eğitim İptida-i’den başlayarak en yüksek derece olan Darü’l Hadis’e kadar devam etmiştir.

Osmanlı hükümdarları ve devletin önde gelen kişileri yaptırmış oldukları camilerin yanına medreseler de eklemişlerdir. XV.-XIX. yüzyıllar arasında İstanbul’da beş yüzden fala medrese olduğu söylenmektedir. Medreseler mimari olarak derslerin yapıldığı dershane ile öğrencilerin barındığı hücrelerden meydana gelmiştir. Ayrıca şadırvan, gusülhane, helâ gibi birimler de onlara eklenmiştir. Medrese dershane ve hücreleri çoğunlukla kare planlı olup, üzerleri kubbe ile örtülmüştür. Bazı medreselerde hücrelerin arasına Sultan II. Beyazıd, Şehzade ve Edirne Kapı Mihrimah Sultan’da olduğu gibi eyvanlar da yerleştirilmiştir.

Medrese planları incelendiğinde buradaki hücrelerin dizilişi, dershane ile olan bağlantılarının çeşitlilik gösterdiği de görülmektedir. Bu bakımdan medreseler yan yana tek dizi, karşılıklı iki dizi, L planlı, U planlı, dikdörtgen planlı, sekizgen planlı olmak üzere gruplara ayrılmışlardır. Bununla beraber arazi konumundan ötürü zorunlu koşullarda da yeni plan şemaları da uygulanmıştır.




    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder