Hayırlıoğlu Köyü'nün muhtarı anlatıyor:
Dereli Mustafendi varıdı bir gün gâvir hakkından bahsitti, vaazında:
Eğer üstünde bişiyleri varısa gâvurların, alıp da virmediğin veya viremediğin para, pul, altın gümüş vesaire...
Derhal bi yanna ver! didi.
Bizim gaynata vaktıyla gâvırın birinden bi oniki sarı lira almış, verememiş.
Sonra da unutulmuş gitmiş nasıl olduysa.
Dereli Musdafendi böğle bahsidince, bizi bir telaş aldı.
Bizim gayınna (kayın ana, kayın valide):
Amanın guzum, bizim üstümüzde gâvir hakkı var!
Onu ne ideceğiseniz idin, nire virileceğise virin de gurtulalım! didi.
Biz de ona sorduk, buna sorduk, içinden çıkamadılar.
Ben de kalktım geldim buraya, Gonya'ya.
Zabah erkenden dooğru Hacı Veyiszâde Hoca'nın camisine geldim.
Tekke (Piri Paşa) câmisindeydi o zaman..
Allah gabul itsin, namazı gıldık.
Zabah namazı...
Namazdan sonra Hoca derse kalktı.
Daha ben sormadan, dersin içinde:
-Çok çabalaayon ya!..
Hiç bir yir gabûl itmez!
Şorada Askeri Hastane var!
Oradan başka yir gabul itmez! didi.
Bunun üzerine biz duttuk, paramızı dekleştirdik.
Fakat Askeri Hastane olacağına Millet Hastanesi olsun, didik ora virdik.
Sonra bir gün gine Hacı Veyiszâde'ye gittim.
Daha ben söğlemeden gine açtı aynı mevzuyu:
-Olmaz, sen o Millet Hastanesine virdiğini hayırına sayıvır!
Askeri Hastaneden başka yir gabûl itmez o gavır hakkını.
Onu oraya virebilin ancak! didi.
Biz de tekrar para dekleştirdik,
Askeri Hastaneye kefin ahıvırdık da, öğlece gapandı gari mesele...
* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1997, s.445, 446.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder