Kariye (Khora Kilisesi) Müzesinden bir görünüm.
İstanbul Fatih ilçesinde, Edirnekapı’nın kuzeyinden Haliç’e inen yamaçta bulunan Kariye Müzesi, Khora (Hora) Manastırı’nın kilisesidir. Hz. İsa’ya adanmış olan bu kilisenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kilisenin IV. Yüzyılda yapılmış olup olmadığı konusu da kesin değildir. Bizans kaynaklarında VI. Yüzyılın ilk yarısında Ayios Thedoros isimli bir kişi tarafından yapıldığı yazılıdır. Bizans kaynaklarına göre bu kişi İmparator I.Iustinianus’un eşi Theodora’nın dayısı olan bir komutandır. Sasanilere karşı savaşmış ve sonra Antakya’ya yerleşmiştir. Iustinianus onu bir dini toplantıya katılmak üzere İstanbul’a çağırmıştır. Edirnekapı’da yaşayan bu kişiden ötürü manastırın yapımına başlanmış ancak, 557 yılı depreminde manastır yıkılmıştır. Bunun üzerine imparator manastırı eskisinden daha büyük olarak yaptırmıştır. Manastır kilisesinin üç şapelinden birini Meryem’e adamıştır.Kilisenin ilk yapımı bazilika planında idi ve mozaiklerle bezenmişti. Yanında hamam ve körler için de bir sığınma evi bulunuyordu. Günümüze gelen kilise kare planlı, üzeri kasnaklı kubbelidir. Kesme taş ve tuğla hatıllı olarak yapılan yapının dışarıya taşkın üç apsidi bulunmaktadır. Bunlardan ortadaki apsid yuvarlak olup, iki yanlardaki dışarıya çıkıntı yapmıştır. Kilisenin önünde iç ve dış narteks bulunmaktadır. Bu bölümler kubbe ve tonozlarla örtülüdür. Naos kısmının içerisi mermer kaplıdır. Bu nedenle de buradaki mozaiklerden çok azı günümüze gelebilmiştir.
VIII. yüzyılda bu manastırın var olduğu bilinmektedir. Patrik Germenos 740 yılında ölünce buraya gömülmüştür. Aynı şekilde V. Constantinius’a karşı 742 yılında ayaklanan Baktangios idam edildikten sonra onun da cesedi buraya gömülmüştür.
Khora Manastır ve Kilisesi’nin yeniden ün kazanması XI. Yüzyılın sonlarında İmparator I.Aleksios Komnenos (1081–1118) dönemine rastlamaktadır. O yıllarda çok harap bir durumda olan manastırı Aleksios’un kayınvalidesi Maria Dukaina restore ettirmiş ve kilisesini de farklı bir mimari üsluba göre yaptırmıştır. Kilise Hz. İsa’ya adanmıştır. Kısa bir süre sonra Aleksios’un küçük oğlu İsaakios Komnenos kiliseyi yeni baştan ve daha büyük ölçüde yaptırmış, kendisi için de bir mezar yeri hazırlamıştır. Sonraki yıllarda Meriç kıyısında Ferecik’te Kosmosoteria Manastırı’nı yaptırınca buradaki mezar yerini de oraya taşımıştır. Günümüzde kilisenin narteks bölümünün sağında bu mezar yerinin olduğu duvarda Hz. İsa’yı tasvir eden büyük bir mozaik pano bulunmaktadır. Bu panonun altında da İsaakios Komnenos’un mozaik bir panosu bulunmaktadır.
İstanbul’un Latin istilası sırasında (1204–1261) manastır ve kilisenin ne durumda olduğu bilinmemektedir. 1261 yılından sonra Bizans yeniden kurulduktan sonra saray ileri gelenlerinden Theodoros Metohites Kariye manastır ve kilisesini 1316–1321 yıllarında genişletmiş, içerisini mozaik ve freskolarla bezemiştir.
Thedoros Metohites XIV. yüzyılın ilk yarısında bu yapının güney tarafına bitişik olarak tek nefli bir şapel eklemiştir. Parekklesion denilen bu ince uzun mekânın altında da aynı planda bir mahzen bulunmaktadır. Bir mezar şapeli olduğu sanılan bu ek binanın orta bölümüne yüksek kasnaklı, kasnağında pencereler olan bir kubbe oturtulmuştur. Bu şapel kilisenin batı cephesinin önünü kaplayan dış hol ile batı-güney köşesinde birleşmektedir.
Kariye’deki mozaik ve freskolar Avrupa’daki Rönesans akımına paralel olarak Bizans resim sanatında yeni bir anlayışın başladığını göstermektedir. Giriş kapısı üzerinde Hz. İsa’ya kilisenin bir modelini sunan Thedoros Metohites tasvir edilmiştir. Kilise içerisindeki mozaiklerde İsa’nın ve Meryem’in hayatı ile ilgili İncil’den alınmış sahneler resmedilmiştir. Bu resimlerde resme derinlik sağlayan arka planlar ve mimari yapılara, motiflere önem verilmiştir. Buradaki sahnelerde canlılık ve günlük hayattan alınma gerçekçilik açıkça görülmektedir. Figürlerin yüz ifadeleri, hareketleri özenle işlenmiştir. İç nartekste sağ tarafta bütün duvarı boydan boya kaplayan Halke İsa’sı panosu, Meryem ve İsa’nın önünde yere diz çökmüş bir figürün XII. Yüzyılda kiliseyi yeniden yaptıran İsaakios Komnenos’a ait olduğu anlaşılmaktadır.
Kilisenin ana mekânında çok az mozaik bulunmaktadır. Yalnızca kapının iç tarafında, kemerin üzerinde Hz.Meryem’in son uykusu ve ruhunun Hz. İsa tarafından göğe çıkarılışı (Koimesis) sahnesi tasvir edilmiştir.
İstanbul’un fethinden sonra bir süre boş kalan bu yapı, Sultan II. Beyazıt (1482–1512) döneminde Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Bu arada yanına yuvarlak gövdeli tek şerefeli bir minare eklenmiştir. Çemberlitaş’ta Atik Ali Paşa Camisi’ni yaptırdıktan sonra düzenlediği vakfiyesinde de Kenise Cami olarak bu yapıdan da söz etmiştir.
Caminin 1876–1877 yıllarında onarıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir. Bu dönemde İstanbullu Rum mimar P.Kuppas burada restorasyon çalışması yapmış, içerisindeki mozaiklerden bazılarını temizlemiştir. Mozaiklerinden ötürü İstanbul’a gelen yabancı gezginler Kariye’yi mutlak görmüş, bunların arasında Alman İmparatoru II. Wilhelm de bulunmaktadır. Amerikan Bizans Enstitüsü 1948’den sonra içerisindeki mozaik ve freskoların temizlik ve onarımını yapmış, Th. Whittemore başkanlığında başlayan çalışmaları onun ölümünden sonra P.A. Underwood tarafından sürdürülmüştür. Son onarımları da J.W.Hawkins 1959 yılında yapmıştır. Kariye bundan sonra 1948 yılında cami işlevi sona erdirilerek müzeye dönüştürülmüştür. Günümüzde Ayasofya Müzesi’ne bağlı ayrı bir birimdir.
Edirnekapı, Fatih
Tel : (0212) 631 92 41
Faks : (0212) 512 54 74
E-posta: ayasofyamuzesi@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder