Mustafa Aşkar’ın ‘Tasavvuf Tarihi Literatürü’ adlı eserinden öğrendiğimize göre, ‘Menakıb-ı Şeyh Şaban-ı Veli’, menakıbnameler içersinde en sağlıklı olanlarından biridir. Bunda eserin müellifi Ömer Fuadi’nin ilmi kişiliğinin de katkısı olduğu kabul edilir. Ali Okumuş tarafından 1998’de yüksek lisans tezi olarak, Latin alfabesine çevrilmiş olan eserin üçüncü bölümünde, Şeyh Şaban-ı Veli’den önce Kastamonu’da halveti tarikatı şeyhi olarak hizmet vermiş olan Seyyid Sünneti Efendi’den söz edilir.
Peygamber efendimizin sünnetine uygun yaşamış olduğu için Seyyid Sünneti ismiyle tanınan Ahmed Efendi ilim sahibi bir zattır. Kendisini irşad eden şeyhlerin yüksek mertebelerine yetişip göstermiş olduğu manevi haller sebebiyle, “bundan sonra sizi irşada kadir değiliz. Fakat İran’dan Anadolu’ya şöhreti yayılan Seyyid Yahya adında fazilet sahibi bir kutb çıkmıştır. Allah’ın izniyle tahsiliniz onlardandır”, diyerek onu Seyyid Yahya’ya gönderirler. Ahmed gönül hoşluğu ve nihayetsiz bir teslimiyet içinde Seyyid Yahya Sultan’ın hangahına ulaştığında, şeyh gayb aleminden bu sadık talebenin geldiğini anlayıp kapı dervişlerine , “evlad-ı Resul’den bir gerçek talip geldi, içeri getirin”, der. Sözün özü, Seyyid Yahya Hazretlerine sıdk ve istikametle hizmet edip tasavvufun makamlarını tahsil eden Ahmed, yine kendi memleketi olan Kastamonu’ya hilafetle gönderilir.
Seyyid Ahmed Sünneti’nin tarikat silsilesinin kendisinden sonra kesileceği endişesi ile cenab-ı Hakk’a niyaz ettiklerinde sık sık Hızır Peygamber (a.s) ile buluşup onlardan istifade etmiş olduğu anlatılır. Hızır Aleyhisselam şunları söyler. “Ya Seyyid Ahmed Sünneti!. Gerçi Allah’ın izniyle silsileniz kesilir ve seccadeniz bir zaman boş kalır. Fakat nice zaman sonra Seyyid Yahya Sultan silsilesinden bir zamanın kutbu sultan gelip seccadeyi tekrar ihya edecektir. Kendilerinin ve kendilerinden sonra gelen halifelerinin ruhani halleri ve Rahmani feyizleriyle, seccadenizde yine telkin ve irşadın devam edeceği bildirilmiştir. Onlar sizindir ve siz unutulmayıp kıyamete kadar hayır dua ile yad olunursunuz.”
Menakıb’da kaydedilmiş olan bir menkıbe de şöyledir. Hüseyin Halife ve diğer bazı yaşlı kimselerin anlattığına göre, Gümüşlüce Deresi büyük bir sel sebebiyle yolu üzerindeki avlu duvarını yıkarak mezarı açar. Seyyid Ahmed Sünneti’nin bedeni açığa çıktığında çürümemiş olduğu görülür. Aynı zamanda Şaban-ı Veli’nin de mübarek bedeni Seyyid’in ayak ucuna gelmiştir. Edebe riayet edip hürmetle ayaklarını çekmiş bir vaziyette yatmaktadır.
Seyyid Ahmed Sünneti’nin vefatı tahmini olarak 1460 verilir (bazı kaynaklar bu tarihi 1490’lara çeker). Şeyhi Seyyid Yahya ve önemli halifelerinden Alaeddin Rumi, Pir Şükrullah, Pir Bahaeddin Erzincani’nin vefat tarihleri de 1463’lerdir. Halbuki Şeyh Şaban-ı Veli’nin doğum tarihi 1499 olup Kastamonu’da Halvetiliğin Seyyid Ahmed’in vefatıyla 70 yıllık bir kesintiye uğramış olduğu görülecektir.
Şeyh Şaban-ı Veli’nin Seyyid Ahmed Sünneti’nin mescidinde inzivaya çekildiği, ve tıpkı Ahmed Yesevi gibi 63 yaşından sonra hayatının sonuna kadar burada devamlı ibadet ve tefekkürle meşgul olduğu anlatılır. Bu yapı ve çevresi, Şaban-ı Veli’nin vefatından kırk yıl kadar sonra bünyesinde cami, türbe, dergah, kütüphane, asa suyu ve şadırvan ile dergah evleri mevcut bir külliyeye dönüştürülecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder