29 Ekim 2011 Cumartesi

Davutpaşa Sarayı, Güngören, İstanbul

İstanbul ili Güngören ilçesinde, Davutpaşa Sahrası denilen Çırpıcı ve Haznedar dereleri arasındaki tepenin doğu yamacında, Edirne eski kervan yolunda bulunan bu sarayı Sultan II. Beyazıt (1481–1512) döneminde Sadrazam Davut Paşa yaptırmıştır. Davutpaşa Sahrası’ndaki sarayın yakınında XIX. yüzyılda Davutpaşa Kışlası yapılmıştır.


Davutpaşa Sarayı etrafı duvarlarla çevrili geniş bir alan içerisinde çeşitli köşkler, daireler, geniş bir havuz, mescit, hamam ve hizmet binalarından meydana gelmiştir. Bu saraydan günümüze yalnızca Davutpaşa Kasrı olarak bilinen yapı ile Sancak Köşkü denilen bir diğer yapının kalıntıları gelebilmiştir. Sarayı oluşturan yapıların büyük bir kısmı XVI. yüzyılın sonlarına doğru yıkılmıştır.

Osmanlı devleti Batı’ya doğru sefere çıktığında bu sarayın çevresinde ilk konaklama yapılırdı. Burada ordunun son teftişi, yoklamaları yapılır ve sefer yürüyüşü de buradan başlardı. Sefere katılacak eyalet askerleri bundan sonraki konak yerlerinde sefere çıkan Kapıkulu asker ocaklarına katılırlardı. Padişah sefere çıkmıyorsa orduyu buradaki saraydan uğurlar, dönüşünde de burada karşılardı. Davutpaşa Sarayı’nda seferden dönen orduyu karşılayan son padişah Sultan IV. Mustafa olmuştur.

Davutpaşa Sarayı eski kaynaklarda Taş Köşk veya Taş Kasır isimleri ile geçmiştir. XVI. yüzyılda yeniden yapıldığı konusunda bir arşiv belgesine rastlanmıştır. Buna göre kasır, Sultan III. Mehmet (1595–1603) zamanında Hassa Başmimarı Dalgıç Ahmet Ağa tarafından yaptırılmaya başlanmıştır. Sultan III. Mehmet’in 1603 yılında ölümünden sonra da kasrı Sultan I. Ahmet (1603–1617) tamamlamıştır. Saray en parlak dönemini Sultan IV. Mehmet (1648–1687) zamanında yaşamıştır. Başlangıçta padişahların kısa bir süre kalması için yapılmışsa da bu yıllarda Osmanlı padişahları uzunca bir süre burada yaşamışlardır. Sultan IV. Mehmet 1652 yılında buraya bir mescit yaptırmış, daha sonra bu mescide minber konulmuş, minare de eklenerek camiye dönüştürülmüştür.

Davutpaşa Sarayının bazı bölümlerinin 1725 yılında yıkıldığı arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Bu yapıların taşları Bakırköy Baruthanesi’nin onarımında kullanılmıştır. Davutpaşa Sarayı’ndan günümüze kalan kasır, muntazam kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Batısında iki yana doğru taşkın bir bölüm bulunmaktadır. Alt katta girişi sağlayan iki kapısı vardır. Bu kapı baklava başlıklı, tek sütunun taşıdığı iki sivri kemerden meydana gelmiş bir giriş eyvanı biçimindedir. Kasrın girişi tam eksende olmayıp sağ taraftadır. Alt kattaki ana mekân 10.50x1050 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri kâgir kaburgalı çapraz bir tonozla örtülmüştür. Kasır iki sıra halindeki pencerelerle bol ışık alacak şekilde aydınlatılmıştır.

Girişin sağındaki duvarda bir ocak ve bunun üzerinde de Sultan I. Ahmet’in manzum kitabesinin yazılı olduğu bir çeşme bulunmaktadır. Alt katın doğusunda bulunan ve ana mekândan büyük sivri bir kemerle ayrılan çıkıntı zeminden biraz daha yüksektedir. Her iki mekân üzerinde kum saati bulunan sütunçelerin taşıdığı kemerle ayrılmıştır. Merdivenle çıkılan üst kat ana mekâna girişi sağlayan kemerli eyvanlar halindedir. Ana mekân alt katta olduğu gibi iki sıralı pencerelerle aydınlatılmıştır. Üzeri pandantifli 10 m. çağında, sekizgen kasnaklı büyük bir kubbe ile örtülmüştür.

Günümüze gelebilen kalıntılardan kasrın son derece güzel bir bezeme ile süslendiği anlaşılmaktadır. Ancak XX. yüzyıldan bu yana kötü kullanımlar nedeni ile bu bezemelerin büyük kısmı yok olmuş kalanlar da özelliğini yitirmiştir. Sarayın İznik çinileri ile bezenmiş olduğu günümüze gelen izlerden ve belgelerden anlaşılmaktadır.

Davutpaşa Sarayı’nın yakınında bulunan, Sancak Köşkü olarak isimlendirilen yapının kalıntılarından oldukça muntazam taş döşeli olduğu anlaşılmaktadır. Yüksekçe bir set üzerindeki bu köşk iki oda ve bu odalar arasında bağlantıyı sağlayan bir dehlizden meydana gelmiştir. Bu köşkün arşiv kayıtlarına dayanılarak üzerinin geniş bir saçakla örtülü olduğu sanılmaktadır.

Davutpaşa Sarayı’ndan günümüze gelen kasır 1938 yılında Y.Mimar Sedat Çetintaş tarafından araştırılmıştır. Bu yapının restorasyonu 1957 yılında yapılmıştır.












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder