Ladikli Hacı Ahmed Ağa'ya bir ziyaretimizde şunu sorduk:
-Konya hakkında ne dersiniz? Konyamız nasıl Ahmed Ağa? diye sordum ben.
Ahmed Ağa şöyle cevap verdi:
-Evlâdım, Konya'nın üstünden tayy-i mekân geçerken, neler görüyoruz neler, bir bilseniz...
Ladikli Hacı Ahmed Ağa'ya bir ziyaretimizde şunu sorduk:
-Konya hakkında ne dersiniz? Konyamız nasıl Ahmed Ağa? diye sordum ben.
Ahmed Ağa şöyle cevap verdi:
-Evlâdım, Konya'nın üstünden tayy-i mekân geçerken, neler görüyoruz neler, bir bilseniz...
İbrahim Çiftçi anlatıyor:
Kore'de iken yaralanıp Jopanya'da Tokyo hastanesine gitmiştim.
1953'te Japonya'daydım.
Japonya' da bir Türk mahallesi var.
Buraya bir ikindi vakti namaz kılmaya gitmiştim.
Adresini daha evvel almıştım.
-Nedir bu Memleketin başında ki gaile?-
Sorunlar Ekonomik... Yok Efendim, Siyasi...
Hayur. Şimdi yabancı birbirine Aile;
Oğul, Baba'ya asi, kızı Ana'ya asi.
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.54.
Sokullu Mehmet Paşa'nın vezir-i âzâm oluşu, bir talih eseri idi.
1544 yılı Mart'ında yapılan bir dîvân toplantısında Vezir-i Âzâm olan Süleyman Paşa ile ikinci vezir Deli Hüsrev Paşa arasında bir münâkaşa çıkmıştı.
Tarihte cesâreti ile meşhur olan Sokollu Mehmed Paşa'nın âilesinden olup daha evvel devşirilmiş bulunan Hüsrev Paşa hançerini çekerek yerine geçmek istediği Süleyman Paşa'nın üzerine yürümüştü.
Bunu haber alan Sultan Süleyman Han, bunların her ikisini de azlederek üçüncü vezir Rüstem Paşa'yı, ertesi gün Vezir-i Âzâm tâyin etmişti.
Türbe, kübik gövdeli, kubbeli ve iki katlı bir eserdir.
Türbenin alt ve üst kat girişleri güney cephede yer alır.
Sivri kemerli bir kapıyla dahil olunan üst kat, kare planlı ve kubbelidir.
Kuzey, doğu ve batı cephelerine alt kotta iki, üstte ise birer olmak üzere toplam dokuz pencere açılmıştır.
Müslümanın kendi öz Vatanında
İnancını yaşaması ağır suç...
Ahımı zâlimde koyma Allah'ım
Makbulse indinde tuttuğum Oruç.
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.107.
Ergenlik çağına erip de dervişliğe ve ermişliğe göz ve gönül diken insanların ulaşmaya çalıştıkları "Nefs-i Safiye" mertebesi, herkesin vaktiyle yaşadığı "çocukluk safiyeti"nin kemåle ermiş şeklidir.
Mesnevihan Siraceddin Efendi, çocukla çocuklaşma konusunda, bizzat içinde bulunduğu bir sahneyi şöyle anlatıyor:
Para için, pul için, vicdanımı satmadım.
Hak ile bile oldum, bir kenara atmadım.
Rabbimi gaye bilip, çırpındıkça kurtuldum,
Dünya necasetine, bulaşıp da batmadım.
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.94.
Büyük İslam Mutasavvıfı, alimi, fikir adamı Sadrüddin Muhammed Konevi'nin mamuresi, Konya'da istasyon civarında ve kendi adıyla anılan mahallededir..
Yaşadığı asrın şehir planına göre Konya I.Alâeddin Keykubad zamanında fevkalade gelişmişti.
Kılınçarslan zamanında yapılmaya başlayan surlar, onun zamanında tamamlanmıştı.
Sadreddin Muhammed Konevi Anadolu Selçuklu Konya'sında, Konya'sında biri saray ve çevresini yani Alâeddin tepesinin civarında bulunan iç surlar, bir de on iki kapının çevrelediği dış surlar bulunuyordu.
İç surlarda devlet erkânı, iç surların dışında sanatkarlar oturuyordu.
Bu 12 kapu:
Talib Koyunoğlu anlatıyor:
Rahmetli babam Alvarlı Efe Hazretleri'ni evimize davet etmişti.
Etrafında birçok bağlısıyla birlikte geldiler.
Baş köşeye hazret, etrafına da hürmetkârları oturdu.
Tabii Erzurum âdetine göre bana da kapının arkası düştü.
Elim göbeğimde hazır vaziyette birinin bir ihtiyacı olur düşüncesiyle bekliyorum.
Evvelâ bir zikir yaptılar.
Hazret dua etti.
Ama nasıl dua?
Bana öyle geldi ki, Allahü Teâlâ karşısında da, gözüyle görüyor, ondan böylesine cân-ı gönülden yalvarıyor, yüreği kopuyor.
Elbet yürütür fermanını Kadir-u Kayyum…
Herkese lâyık Sırr-ı Tecellâ neler eyler…
Hacı Veyiszâde, İstanbul'dan döndükleri bir gün, kendisini okul bahçesinde karşılayan öğrencileri sordular:
Ali:
Dün yoktunuz Hocam?
Hacı Veyiszâde:
-Öyle oldu.
Koca Mimar Sinan'ın; "Kalfalık eserimdir" dediği Şehzade Camii, Kanûnî Sultan Süleyman tarafından Şehzade Mehmed için yaptırıldı.
Kendisi de bu câminin avlusuna defnedildiği gibi sandukasının üstüne de Padişah'ın emriyle bir taht yerleştirildi.
Çünkü babası O'na müstakbel bir veliahd olarak bakıyordu.
Bizden dediğimiz, bize yabancı...
Dudak söz'e, kabuk öz'e yabancı...
Dînin baş düşmanı beyinsiz başlar
Ayaklar MUKADDES İZ'e yabancı...
Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.96.
Gürcü Hatun, Celâleddin Harzemşah'ın ezdiği Gürcistan kraliçesi idi.
Kızını I. Alaeddin Keykubat'ın oğlu II.Gıyaseddin'e veren Rousudan'ın kızıdır.
Gürcü Hatun, Konya Selçuklu sarayına amcası olan papazı, kıymetli eşyaları ve hizmetçileri ile geldi.
Konya sarayındaki kilisede ibadet etti.
Anadolu Selçuklularının insana değer veren dini toleranslarıyla İslâm'ı sevdi.
Müslüman olarak Hz.Mevlâna'ya çok bağlı bir müride oldu.