Talib Koyunoğlu anlatıyor:
Rahmetli babam Alvarlı Efe Hazretleri'ni evimize davet etmişti.
Etrafında birçok bağlısıyla birlikte geldiler.
Baş köşeye hazret, etrafına da hürmetkârları oturdu.
Tabii Erzurum âdetine göre bana da kapının arkası düştü.
Elim göbeğimde hazır vaziyette birinin bir ihtiyacı olur düşüncesiyle bekliyorum.
Evvelâ bir zikir yaptılar.
Hazret dua etti.
Ama nasıl dua?
Bana öyle geldi ki, Allahü Teâlâ karşısında da, gözüyle görüyor, ondan böylesine cân-ı gönülden yalvarıyor, yüreği kopuyor.
Dualar bitti, ortalık sakinleşti.
Babam hazırlattığı tatlıları oraya getirdi, hürmetkârlarına taksim ettiler.
Efe Hazretleri'ne de küçük bir tabak içinde birkaç lokma koyup arzettiler.
O pek bir şey yemezdi.
Bir floresan gibi yanardı.
Tatlı tabağını önüne sürdüklerinde içimde şöyle bir itiraz hissettim:
-Efe'ye "büyük zât" diyorlar.
Güyâ böyleleri keramet de gösterirmiş.
Eğer aslı varsa önündeki tabaktan ilk lokmayı bana uzatsın da göreyim O'nun kerâmetini?
Yoksa beni etkileyemez.
Ben bu itirazlı isteklerle dopdolu iken yüzünü bana çeviren Efe Hazretleri, tabağına uzanıp ilk lokmayı alarak şöyle seslendi:
-Kapının arkasındaki genç!
Buraya gelir misin?
Ne yapacağımı bilemez oldum.
Başımdan bir kova kaynar su dökülmüş gibi oldu.
Bir de baktım, babam öteki köşeden:
-Ne duruyorsun, seni çağırıyor, diye ikaz ediyor.
Hareketsizliğimi gören Hazret, tekrar etti:
-Kapının arkasında bekleyen genç!
Bu lokma senindir, başkası alamaz, gel!
Utanarak yanına vardım.
Lokmayı "Bismillah" diyerek ağzıma uzattı.
Sonra kelimelere basa basa sordu:
-Oldu mu, başka bir isteğin var mı?
Utandığımdan cevap veremeden kapının arkasındaki yerime çekildim.
Az sonra içtiği suyun kalan kısmını da bana gönderdi, içtim.
Görenler etrafımı aldılar, beni âdeta ziyaret ediyorlardı ve:
-Yaşadın Talib Koyunoğlu.
Efe Hazretleri en çok seni sevdi, en çok bağlanan senmişsin, diyorlardı.
Halbuki en çok itiraz eden benmişim ki, içimi okudu, itirazıma cevap verdi.
- Alvarlı Efe Hazretleri, Ahmet Ersöz; s.87, 88.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder