Zamanın birinde kara kış, Erzurum'un ilçelerinden Pasinler ovasında esip savuruyordu.
Her taraf gibi Dinarkom Köyü de karlar altındaydı.
Atın üstünde bir adam, uzun yoldan geliyordu, üşümüştü.
Tütün kaçakçısı idi bu adam.
Köy köy dolaşır, tütün satardı.
Altındaki at da zorlanmaya başlamıştı, ayakları ikide bir kara saplanıyordu.
Adam atından indi, atın üstündeki şişkin yük heybesinden bir şişe çıkardı.
"Kanyak"tı bu.
Adam serkeşin biriydi.
Kan yapar, bedeni ısıtır, diyerek şişeyi kafasına dikti.
Tütün kaçakçısı, köyün bir kaç kilometre ötesinde karla buzla boğuşurken, Dinarkom köylülerinin hemen hemen tamamı, o gün ziyâretlerine gelen Vehbi Efe'nin huzurunda hilâl olmuşlardı.
O sırada, Dinarkom'da, bir evin düğün bayram odasında zikir fikir demleyen Vehbi Efe'yle, köyün bir kaç kilometre ötesindeki tütün kaçakçısı arasında esrarengiz bir şey oldu.
Tütün kaçakçısı adamın etrafını, aç kurtlar sarmıştı.
İşte tam o sırada, Vehbi Efe, sohbetin akışı içinde, sanki orada bulunanlara öfkelenmiş gibi ayağa fırlayarak:
-Terbiyesizlik etmeyin!.. Herkes yoluna!.. diye gürlemiş ve tekrar oturmuştu.