Zamanın birinde kara kış, Erzurum'un ilçelerinden Pasinler ovasında esip savuruyordu.
Her taraf gibi Dinarkom Köyü de karlar altındaydı.
Atın üstünde bir adam, uzun yoldan geliyordu, üşümüştü.
Tütün kaçakçısı idi bu adam.
Köy köy dolaşır, tütün satardı.
Altındaki at da zorlanmaya başlamıştı, ayakları ikide bir kara saplanıyordu.
Adam atından indi, atın üstündeki şişkin yük heybesinden bir şişe çıkardı.
"Kanyak"tı bu.
Adam serkeşin biriydi.
Kan yapar, bedeni ısıtır, diyerek şişeyi kafasına dikti.
Tütün kaçakçısı, köyün bir kaç kilometre ötesinde karla buzla boğuşurken, Dinarkom köylülerinin hemen hemen tamamı, o gün ziyâretlerine gelen Vehbi Efe'nin huzurunda hilâl olmuşlardı.
O sırada, Dinarkom'da, bir evin düğün bayram odasında zikir fikir demleyen Vehbi Efe'yle, köyün bir kaç kilometre ötesindeki tütün kaçakçısı arasında esrarengiz bir şey oldu.
Tütün kaçakçısı adamın etrafını, aç kurtlar sarmıştı.
İşte tam o sırada, Vehbi Efe, sohbetin akışı içinde, sanki orada bulunanlara öfkelenmiş gibi ayağa fırlayarak:
-Terbiyesizlik etmeyin!.. Herkes yoluna!.. diye gürlemiş ve tekrar oturmuştu.
Efe'nin bu âni hareketini kendi kusur ve kusurlarına bağlayan köylüler, boyunlarını gövdelerinin içine gömmek istercesine başlarını yana yıktılar, sustular.
Hiç kimse ağzını bile açamıyordu.
Efe Hazretleri, o anda, Dinarkom'daki o evin selâmlık odasıyla, köyün bir kaç kilometre ötesindeki tütün kaçakçısı arasında bir "tayy-i mekân" (aynı anda, aynı şanda, iki yerde birden bulunma) hali yaşamıştı.
"Terbiyesizlik etmeyin! Herkes yoluna!" diye gürlemesi tütün kaçakçısına saldıran kurtlaraydı.
Ama zavallı kaçakçı, gaflet ve serkeşliği sebebiyle bunun pek farkına varamamıştı.
O da can havliyle bir nağara koparmıştı o anda kurtlara karşı.
Kurtların önce saldırıp da sonra bir nağara ile kolayca çekip gitmelerine şaşmamış değildi aslında, ama buna bir mânâ da verememişti.
Bir süre sonra köye giren kaçakçı, Dinarkomluların her zaman toplandıkları köy odası, kahvehane gibi yerlere baktı, kimseyi bulamadı.
Sonra, elinde ibrik, ayakyoluna giden bir yaşlı kadına rastladı:
-Nirdedir Dinarkom ahâlisi anabacı? diye sordu.
Yaşlı kadın:
Efe Hazretleri gelmiştir, ondan himmet almağa getmişler!..
-Kimde müsafirdir Efe?
-Kiziroğli'nin hanasındadır.
-Sağ olasan anabacı? dedi.
Kendi kendine "gideyim Kiziroğlu'nun hanasına da, ben de göreyim şu Allah adamını! Çok duymışam adını... " diye mırıldanarak, gitti, Kiziroğlu'nun kapısını çaktı.
Kiziroğlu kapıya çıktı, baktı.
Tütün Kaçakçısı.
Tütün Kaçakçısını iyi tanırdı Kiziroğlu.
Onun bütün hâl-i pürmelâlini biliyordu.
-Hanzo, ne hayır, diye sordu.
-Heeeç! İşe gelmişem!.. Bütün ahâli sizdeymiş...
-Dorğidir, ahâli bizdedir, lâkin?
-Ne oldi?
Kiziroğlu zorlanıyordu.
Hanzo, hafif çakır keyif sarhoştu.
Onu kırmadan savmaya çalıştı:
-Hanzo, dedi, kusura kalmıyasan, Tanrı misafiri geri çevirilmez lâkin...
Ağır musafirim vardır, seni içeri alamam bu halınla.
-Eyi ya, ben de oni görmiya gelmişem! dedi Hanzo.
-Sonra gör Hanzo! Şimdi pek iyi görünmüyorsun!..
Hanzo, ısrarlı ve kararlı:
-Ha vallah ben giracağam Kizir Ağa!
Sen kapıdan kovsaaan pencereden, pencereden de kovsan bacadan inacağam bilesen!..
Derken Hanzo kapıdan içeri yıkıldı.
Zaten epey de yorgundu.
Kiziroğlu da ister istemez atını da kendisini de içeri almak zorunda kaldı.
Hanzo, kapı baca tanımıyordu.
Kafaya koymuştu, Efe'yi görecekti.
Kiziroğlu da çaresiz:
-Buyir bakalım! demişti.
Bütün bunlar çok âni gelişti ve Hanzo, Kiziroğlu'nun peşinden içeri sarktı.
Efe'nin zikir fikir demlemekte olduğu selâmlığa.
Bu paldır küldür hareket karşısında Efe Hazretleri hariç herkesin canı sıkılmış, suratları asılmıştı.
Efe, mütebessim bir çehreyle:
-Hoş gelmişsen gurban!..Gazan geçmiş olsun!. deyince, Hanzo'da şafak attı:
-Ben sene kurban olmişem Efem!..diye hafif bir nağara atarak Efe'nin ellerine, ayaklarına, kapandı.
Vehbi Efendi'nin yanına oturur.
Hıçkırdı hıçkırdı hıçkırdı, sonra kalktı, dışarı çıktı.
Hanzo, selâmlık kapısından dışarı çıkarken, Efe Hazretleri, Kiziroğlu'na, hafif bir sesle:
-Hizmetinde kusur etme! diyerek peşinden gitmesini söyledi.
Hanzo aralığa çıkınca, Kiziroğlu'nun kulağına eğilerek:
-Ben cenâbetim Ağa!.. Paklanmam gerek! dedi.
Kiziroğlu Hanzo'nun hizmetiyle uğraşırken, Vehbi Efe, olup bitene bozulan, surat asan cemaate hiddetlenerek:
-Bre adamlar!..
Bu zavallı, midesine yarım kilo haram indirmiş, bu hâle gelmiş...
Eğer her haram sarhoş etseydi, o zaman bakalım hangimiz ayık olacaktık ha?!?
Mey gibi her bir şerâbın sekri olsaydı eğer,
Ol zaman malum olurdu mest kim huşyâr kim?
beytini hatırlatır.
Biraz sonra tütüncü içeri girer.
Vehbi Efendi'nin ayaklarına kapanıp ağlamaya başlar.
Vehbi Efendi O'na dua eder.
İşte o gün kendine geldi Hanzo.
Ve usul usul topladı kendini.
Vehbi Efe Hazretleri'nin bilgeliği, onun tarumar olmuş şuurunu tamir etmişti.
O da nâdim olup bir daha o haramı işlemez.
- Alvarlı Efe Hazretleri, Ahmet Ersöz; s.13.
- Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1992, s.61, 62, 63, 64, 65.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder