Şeyh Mehmed Bahaeddin'in kardeşidir.
Şeyh Memiş Efendi'nin, Sıddık, Hasan Kudsi, Zeynel Âbidîn, Şeyh Hâlid, Abdullah, Mustafa, Mehmed Bâhaeddin olmak üzere yedi oğlu olmuştur.
Sonu selâmete çıkar bu yolun,
Ah ihmal etmese, kul görevini....
Nöbet tut, Seher de uyanık bulun;
Soydurma iblis'e İman evini...
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.126.
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezi Fıkıh Müderrisi Mehmet Savaş Hoca Hacı Veyiszâde'yi anlatıyor:
Konya İmam Hatib Okulu'nun orada bir simitçi fırını vardı o zamanlar.
O fırın civarında elleri yüzleri kirli çingene çocukları izmarit içer dururdu.
Hacı Veyiszâde Hoca Efendi Okuldan çıkınca, o çingene çocukları, ellerindeki izmaritleri atarlar, esas duruşa geçerlerdi.
İynel ve Mahmut Sultanlar Türbesi, Konya'nın Merkez Karatay İlçesi'nde, Mevlânâ Türbesi'nden Topraklık'a giderken, Akçeşme Mahalesi'ndeki Akçeşme'nin arkasında, genişçe bir arsada bulunmaktadır.
Yıllardan beri gözlerden gizli kalmış bu türbe, çoğu gelip-geçenlerin de farkına varmadıkları, kime ait olduğunu merak etmedikleri bir sade eserdir.
Taş temel üzerine kerpiçle inşa edilmiş, üzeri düz toprak damla örtülmüştür.
Bu sade görünüm muhakkak ki, daha sonra yapılan muahhar inşaattan dolayıdır.
Yoksa ilk türbenin, burada yatan iki büyük şahsiyete yaraşır güzellikte olduğu muhakkaktır.
Bilemediğimiz bir sebeple yıkılmış ve neticede son asır içerisinde bugünkü mütevazı türbe inşa edilmiştir.
Yaşar Gökçek Hoca* anlatıyor:
-Konya İmam Hatib Okulu binası yapılırken, Hoca Efendi Hazretleriyle birlikte, şuraya, buraya gittiği niz oldu mu hiç?
-Hayır! Ben Konya'ya geldiğim zaman, İmam Hatibin binası yapılmıştı.
Yalnız şöyle bir şey oldu.
Çerkeşli Veli
Esas adı; Mehmed Hilmi.
Adı Mehmet Hilmi, ama çocukluğundan beri hemen hemen kimse onu bu adla çağırmamış.
Devrinin meşhur alimlerinden Keskinli Ali Rıza ona Hocalık ederken eğer yanlarında bir başkası daha varsa öğrencisini Molla Mehmet, kimse yoksa Şeyh Muhammed diye çağırırmış.
Ebu Said Mehmed Hadimi (Büyük Hadimi) Hazretleri'nin şöhreti, Hadim'den dışarıya taşmış, Konya'ya ve kısa bir süre sonra da, taa Pay-i Taht İstanbul'a kadar yayılmıştı.
Onun ilm ü irfânı, keşf ü kerâmeti, Padişah Sultan I.Mahmud'un kulağına kadar erişti.
Bunun üzerine Padişah, bu büyük âlim ve ârifin sohbetinde bulunmak arzusu ile, onu Hilafet Merkezi payitaht İstanbul'a davet etmeye karar verdi.
Çünkü, Dârü'sSaâde Ağası Hacı Beşir Ağa'dan da, Hadimi'ye dair çok enteresan hatıralar dinlemişti.
Şimdi geliniz, Beşir Ağa'nın, Ebû Said Hadimi hakkında padişaha anlattığı enteresan müşâhedelerinden birini ve Hadimi'nin İstanbul'a davet ediliş sebebini ve orada geçirdiği günlerin bazı hatıralarını, torunlarından Hadim Eski Müftüsü Ahmed Said Hadimioğlu'nun, Ord.Prof.Ebul'Ulâ Mardin'e yazdığı mektubundan dinleyelim:
Bu gece indi Kur'an, O ki; Hakk'ın kelâmı.
Bu gece yeryüzüne iner, Ruh ve Melekler...
Allah (c.c.)'dan Mü'minlere getirirler Selâm'ı
Bu gece Fecr'e kadar, kullar affını bekler.
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.126.
Sultan Veled Hazretleri yirmi yaşında iken Hz.Mevlânâ'dan mutlaka halvete girip çile çıkarmak için ricada bulundu.
Hz.Mevlânâ:
-Bahaeddin! Hz.Muhammed'e mensup olanlar (müslümanlar) için çile ve halvet yoktur.
Bu, bizim dinimizce bid'attır.
Bu Musa ve İsa (Selâm onların üzerine olsun) şeriatında vardır.
Bizim yapacağımız bütün mücadeleler, yalnız çocuklarımızın ve dostlarımızın rahatı içindir.
Halvete hiç ihtiyaç yoktur.
Zahmet çekip, mübarek vücudunu incitme, buyurdu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezi Fıkıh Müderrisi Mehmet Savaş Hoca Hacı Veyiszâde'yi anlatıyor:
Konya'da, Dellâl Pazarında halı ticareti yapan bir arkadaşımız vardı.
Câmiyle cemaatla alakası olan biri değildi pek, önceleri...
Sonra usul usul alıştırdık.
İşte onunla bir gün Câmiye, Aziziye Câmii'ne gittik.
İkindi namazına...
Son saflardayız, kapıya yakın bir yerde.
Namaz kılındı, tesbih çekildi, âmin diyoruz.