30 Ocak 2020 Perşembe

Arapça olmazsa konuşamayız!

Bir eksiğiniz olsa *“tedarik”* edemez, bir yanlış yapsanız *“telafi”* edemezsiniz.
Arapça olmasa *“özür”* dileyemez, bir *“mazeret”* sunamazsınız.
Birisi öfkelenip parlasa *“teskin”* edemezsiniz, *“Vaaz”* - *“nasihat”* *“fayda”* vermez.

*“Takdir”* , *“tekdir”* de her zaman iş görmez.
Bir defa Arapça olmasa “Efenim, *şey..”* diye bile kekeleyemezsiniz:
*Zira* *“şey”* Arapçadır.
İsteğiniz olsa *“recâ”* ederim, diyemezsiniz.
Birbirinizi *“teselli”* edemez, *“kader-i İlahi”*dir, *“mahzun”-“mükedder”* olma, *“sabr”et, “akıbet”i “hayr”* olur, diyemezsiniz.
*“Nüfus”* cüzdanınız *“kayb”* olsa ( *aslı, “gâib”*) “ilan” veremez, efenim şööyle *“lezzet”*li bir yemeği *“iştah”la “mide”*ye indiremezsiniz.

Canım sıkıldı, *“haber”*leri dinleyeyim.
Yok.
Bir *“kitab”* a sarılayım.
Olmaz.
Kendimi  *“sokağa”*, *“cadde”*ye atayım.
*“Mümkün”* değil.
Çıkıp *“etraf”*a bir bakayım, şu *“civar”* da bir turlayıp geleyim; yemez!
Köyüme gideyim, bir *“hava”* değiştireyim!
Yapamazsınız.
Köy değil ama köyün bağlı olduğu *“kasaba”*, *“nâhiye”*, *“belde”* Arapçadır.
Ülke değil ama *“vatan”, “memleket”* Arapçadır.
Beyler, işi *“ciddi”* ye alın.
Kişinin *“hadd”*ini bilmesi büyük *“fazilet”*tir.
*“Talip”* ne der:
Kişi *“noksan”*ını bilmek gibi *“irfan”* olmaz.“
*İnsaf*”, “ *Ya hu* ”! “ *Din* ”, *“iman”*, *“vatan”*, *“ar”*, *“namus”*, *“haya”, “iffet”, “izzet”, “şeref”, “akıl”, “iz’an”*...
Hepsi Arapçadır.

Kötü bir durum var.
*Etraf “hain”*den, -afedersiniz- *“fikir fahişe”* sinden geçilmez *“hal”*e gelmiş.
*“Haysiyet”* *“cellat”*ları köşeleri tutmuş.
Nerden türedi bu kadar *“asıl”*sız, *“nur”*suz, şu güzelim ülkede..
Bunlarda *“ahlak”, “edep”* yok.
Yüzlerine tükürsen *“iltifat”* sayacaklar!
*“Rezalet”* diz boyu.
Her yol *“mübah”* sayılır olmuş.
Kepazelik *"arş"*a çıkmış.
*“Haya”* sızlık, *“cesaret”* adı altında *“arz”-ı endama* durmuş.“
*Samimiyet*” yok.
*“Münafık”* ağızlar, sahte *“surat”*lar, iğreti *“tebessüm”*ler, *“muzdarib”* görünen *“müstehzi”* çehreler, *"zahmet"*siz *dimağ"*lar…
*“Kader”* mi diyeceğiz?
*“Şüphe”*siz öyle de bu “ *adam”* ların/bu *âdemlerin*, bizim hiç mi *“kabahat*”imiz yok.
Ne diyelim.
Allah *“ıslah”* etsin.
İnsanların iç *“huzur”*u yok.
*“Kanaat”* duygusu kaybolmuş.
Kendisine biçilene *“razı”* olan yok.
Büyük bir *“hırs”, “tamah”* var insanlarda.
Toplum, *"tehlike"lice “kutup”*lara ayrılmış; birbirlerine *“nefret”* gözüyle bakıp *“husumet”* besler olmuşlar.
*“Hakaret”, “küfür”* bini bir para!
Hadi *“aşk”ı-“meşk”*i, *“ahbap”*lığı bir *“taraf”*a bırakalım; samimiyetle*“hasbihal”*edemez, birbirimize bir *“merhaba”* da mı diyemeyiz.
Meğer ne çok şey borçluyuz şu Arapçaya..
*“Hayat”*da Arapçadır, *“vücud”* (varlık) da..
*“Ebediyet” de “saadet” de; “bereket” de “huzur” da..
“İstikbal”e “dair”* *“emel”*lerimiz de Arapçadır; *“mazi”ye “ait” “tahassür/tahassüs”*lerimiz de..
*“Ân”a “ait” “efkâr” ve "buhran"*ımız da ..
Arapça olmasa *“ilim”, “fen, “sanat”* olmaz, Efendiler!
Daha da ileri giderek sizi *“temin”* ederim ki, hiçbir *“faaliyet”* yapılamaz.
*Nokta*  :)))
Bu arada, *"nokta"* da Arapça :)
O olmasa, ne *“mütefekkir”*imiz ne *“ilim”, “edebiyat” ve “tarih”* adamımız olur.
Ne *“mefküre” sahibi idealist “siyaset”çi ne “dava”* adamı kalır.
Ne *“esnaf”-“ticaret” “erbabı”, ne “hizmet”li “sınıf”ı, ne “amele”* , ne de düşmanın kalbine korku ve *“dehşet”* salacak *“asker”*imiz kalır.
Çocukların *“mürüvvet”*ini göremez, *"nikah"* yapamayız.
Böylece, ne *“aile”* olur; ne *“sülale” ne “nesep”*.
Bu *"kadar"*ına da pes, *“yani”*!
*“İsim”, “fiil”, “harf”, “kelime”* hepsi Arapça dostlar!
Arapça olmasa iki *“kelam”* edemeyiz şurada!
Bu kadarı da *“fazla”* mı diyorsunuz.
Eh, *“nazar”* değmesin, *“hatta” “Maşallah”* diyelim o zaman.
Bir *“kusur”, "hata"* etmişsek *“af”* ol!" a

Yahya Mavigök’ten İktibas

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder