Şeyh Muhammed Nazım Kıbrısî Hazretleri'nin Vaazlarının Derlendiği Kitap
-İlim nedir?İlim, Allah'ın bizi kurbiyyetine iten kuvvettir. İlim ile makamlarına biz yürüyebiliriz.
O zaman ki ilim, hikmet membâındandır.
Hikmet, ilmin ruhu mesabesindedir, kurbiyyet hikmetsiz ilmin faydası yoktur.
Ruhsuz ilim faydasızdır.
İbliste ilim vardı, hikmet yoktu.
Hikmet olmadığından Adem Peygamber'e secde etmedi.
Edep dairesinden dışarıda kaldı.
Hikmet sahibinde edep vardır.
Allah, bizim kalplerimize de, o hikmet membâlarından açsın.
Mehdi Aleyhisselâmın Şam'da oluşu konusuna gelince, şimdi Şam'da değildir.
Lâkin zuhuru için emir olunduğunda, şimdi bulunduğu makamda tekbir alıp hâzır olacaktır.
Halen hayattadır, lakin Şam'da değildir.
Hicaz kıtasında Necid ile Yemen arasında Rubu'l Halî denilen bir yer var;
- Orada hayat namına hiçbir şey yoktur, nebat da yoktur.
- Orası seyyar kum denizleridir.
- Oradan ne kuş uçar, ne de kervan geçer.
- Oradan geçmek memnû'.
- Orası bomboş bir yer.
"Kubbetüşşühedâ" denen bir makam vardır.
Melâike-i Kirâm'ın binâ etmiş olduğu bir kubbedir.
- Sahibüzzaman Hazretleri de orada,
- Kırk halifeleri orada,
- Yedi vezirleri orada,
- Nebî Razil orada,
- Ve büyük evliyalardan kendilerine izin verilenler orada hazır olur.
Cin taifesi de orayı ihata etmiştir.
Gelene dokunduğu gibi işini bitirir.
Hatta Şeyh Efendi Hazretleri, onu da söylemişti:-Orada, bir büyük mağara vardır, onların makamı o mağaranın içerisindedir.
Orası seferberlikten sonra işgale uğradığı zaman, İngilizler de, Fransızlar da o taraflara uğradıklarında, bir devriye orada acayip bir haller görüp de ne var, içeriye bakalım diye içeriye girmiş.
Bir kişi dışarıya çıkmamış.
Cin muhafızlar dokunduğu gibi onları cansız bırakıp vücutlarını da alıp denize atmışlar.
Arkasından büyük projektörlerle arama yapmak üzere bir askerî birlik girmiş.
"İngiliz'in bir bölük askeri arama yapmaya geldi" diyor.-Nerde kayboldu bunlar?
-Bunun içerisinde.
Onlardan da bir kişi çıkmadan, cinler onlara da dokunup kaybetmiş.
Kimse bir daha içeriye girip orayı teftiş edememiş.
Bu, İkinci harpten önceki vukuattır.Biz Medine-i Münevvere'de iken Şeyh Efendi Hazretlerine bir haberci geldi.
Sahib'in hizmetini gören postacı evliya var, o Hazret'e gelip Sahib'in kendisini davet ettiğini söyledi.
Hazretin makamı, milletin içerisinde de görünmek olduğu için cismanî kuvvetle milletin içinde idi, ruhani kuvvetle daima orada, Sahip'le beraberdir.
Lakin cismani vücut ile de davet ettiğinde avcı kelbi ile çıkar, (hâşâ minel huzur) o surette bizi beraberine aldı.
Tayy ile oraya aldı, yürüyüşle değil göz açıp yumuncaya kadar oraya vardırdı.
O makama indiğimizde, Sahip oradaydı.
Mağaranın ağzı yetmiş zirâ' yani yetmiş arşın gelir.
Hazret geldiğinde, Sahibüzzaman ellerini açıp o yetmiş arşın ağzı olan mağarayı böyle tuttu.
İki eli oradan oraya yetişti.
Sonra o kucaklayıp öptüğü vakit yukardan öper.
Sahibüzzaman boylu-boslu, gayet heybetli, onun yüz Hazrete yürüdü, yapısına da kimse bakmaya doyamaz.
İşte, şeyhimizle böyle kavuşup, dedi ki:
Sizinle görüşmek için bize emir olundu.
Sizi onun için davet ettik, bilirsin buradan içeriye zâhirde girmeye izin yoktur.
Siz içeriye girerseniz dışarıya çıkamazsınız. Sizinle burada görüşmek de cismani kuvvetin hakkıdır, dedi.
Şeyh Efendi Hazretleri, o meclisi nazarla bana gösterdi.Bunları, sizin yakîn kuvvetiniz artması için söyletiyor.
İste Sahip, Şam'da değil o makamdadır.
Lakin kendisinin zuhuru emrolunduğunda Allahü Ekber, Allahü Ekber, Allahü Ekber diyerekten Şam'ın kıyısında tekbir alır ve Şam'a girer.
Girdiğinde bütün millet orada ona bey'at etmek için gelirler, o da kabul eder.
İlk bey'at Arafat dağında oldu.
Onikibin evliyalar bey'at etti, oradaki bey'at bitti.
Dedik ya, avcı kelbini yanında taşıdığı gibi Hazret'in beraberinde idim, Sahib'e onikibin zatın bey' at ettiğinde.İkincisinde, rüya yolu ile bey'at var.
Rüyada çok kimseler Hz.Mehdi Aleyhisselâm'ı görüp ona bey' at ettiler.Üçüncüsü umumi olacaktır; bütün Ehlü'l İslâm ona bey'at için Şam'a yetişen gelecek.
Sonra Halifetullah olduğuna dair bey'at alacaktır.
Umumî bey'at aldıktan sonra doğru yürüyüp yedi konakta, bu bizim buradaki milletin İslâm'a yaptığı hizmetin mükâfatı olarak İstanbul'a inecek.
*Tasavvuf Sohbetleri, Şeyh Muhammed Nazım Kıbrısî, Sh. 207, 208, 209.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder