Bediuzzaman ve talebelerini "idam etmek üzere" yakalayıp hapsetmişlerdi.
Onlara göre Bediuzzaman'ın suçu çok büyüktü.
Suçlarından (!) bazıları şunlardı:
1935'te tevkif edilen Bediuzzaman, aylarca tek başına bir hücrede tutulmuş, bu zaman zarfında dışarıdan hiç kimseyle görüştürülmemiş, mektupları kendisine verilmemişti.
Üstelik gazeteler ve dergiler durmaksızın aleyhte neşriyatta bulunuyor ve kendileri bunlara cevap veremiyordu.
Yani ortada, "Nasreddin Hoca fikrasındaki gibi taşlar bağlı, itler serbest" bir durum vardı.
Sözde muhakeme neticesinde, Bediüzzaman'ın, "Kur'an'ın tesettür hükmünü ve diğer bazı hükümlerini açıkladığı için" 11 ay hapis, talebelerinden 15 kişiye de altışar ay hapis cezası verilmişti.
Bediuzzaman yapılan ithamların ardından verilen cezayı gülünç buluyor, kendisi için hakaret telakki ediyor ve bu mahkeme kararını, cezayı verenlerin suratına çarparcasına; "... Bu ceza beygir hırsızlarına ve kız kaçıranlara verilen bir cezadır.
Ya bütünüyle suçsuz olduğumu kabul edersiniz, yahut bizi idam edersiniz" diyerek Kur'an tefsirini suç saymanın insafsızlık, vicdansızlık ve mantıksızlık olduğunu delilleriyle ortaya koyuyordu.
Bediuzzaman, 27 Nisan 1935'te tevkif edilmiş, 19 Ağustos 1935 günü yapılan duruşmada 1lay hapis cezasına mahkum edildiği açıklanmış, bu müddet tamamlanınca da 27 Mart 1936'da tahliye edilmişti.
* Çağa İz bırakan Müslüman Önderler Said Nursi, Burhan Bozgeyik, 3.Baskı, 2009, İstanbul, İlke Yayınları, s.131, 133.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder