Siz bir makas oldunuz, bu millet ise kumaş...
Menfur emeller için keyfe göre kestiniz.
Kim ALLAH dedi ise çaldınız başına taş
Küfür rüzgâr olup yıllar yılı estiniz...
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.22.
Siz bir makas oldunuz, bu millet ise kumaş...
Menfur emeller için keyfe göre kestiniz.
Kim ALLAH dedi ise çaldınız başına taş
Küfür rüzgâr olup yıllar yılı estiniz...
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.22.
Med-Cezîr hadisesini ilk defa keşfeden Âlim Ebû Ma'şer Belhî...
Tam ismi Cafer bin Muhammed bin Ömer el-Belhi'dir.
H.169/M.785 senesinde Belh'te doğduğu, kaynaklarda zikredilmekteyse de bu tarih kesin değildir.
Batı ilim dünyasında, Abdumasar ismiyle meşhur oldu.
H.272/M.886 senesi mart ayının sekizinde Vasıt şehrinde vefat etti.
Şeyh Sadruddin Muhammed Konevi Hazretlerinin oğlu Saaduddin'in mezarları Şeyh Sadaka ile birlikte idi.
Bir gün merhum Saadüddin Çelebi Hazretleri, hocası Şeyh Sadaka'nın evlerine vardı.
Yol üstünde, Konya içinde, hisar önünde "Zevle Sultan Mescidi" diye bilinen mescidi yaptırmaya başladı.
Bina inşaatı iki arşın yükselmişti.
Saaduddin Çelebi, inşaata bakarak çevresindeki adamlara doğru gülümsedi.
Seyyid Mahmud Hayranî'nin, Hz.Mevlânâ ile gerek zaman ve gerekse gönül bakımından büyük yakınlıkları bulunduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim, Selçuklu ahşap sanduka işçiliğinin nefis örneklerinden olan, Seyyid Mahmud'un ahşap sandukasının yazı süslemeleri arasında Hz.Mevlânâ'nın mısralarına geniş yer verilmiştir.
Yazıya, ahşaba, san'ata geçen bu yakınlık ve anlayış, aslında, onların gönül birlik ve beraberliğinden kaynaklanmıştır.
Çünkü, Hz.Mevlânâ, Seyyid'i; Seyyid de Hz.Mevlânâ'yi çok iyi anlıyorlardı.
Onların birbirleriyle olan bu bağlılıkları, aradan geçen yediyüz yılı aşkın zaman süresinden sonra bile, bazı hoş hatıralar şeklinde bize kadar ulaşabilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezi Fıkıh Müderrisi Mehmet Savaş Hoca, Haseki'de Hacı Veyiszâde Hoca'yı anlatıyor:
Şeyh Muhyiddin Arabî Hazretleri, Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevi Hazretlerinin annesi ile evlendikten sonra aralarında bir kırgınlık meydana geldi.
Çok defa Mısır'ın ileri gelenleri, kendilerini barıştırmak istediler.
Fakat Şeyh Muhyiddin Arabî Hazretleri bunu kabul etmediler.
Bir gün Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevi Hazretleri, Şeyh Evhadüddin Kirmanî Hazretlerinin Mısır'a geldiklerini duydular.
Hemen şeyhin yanına gittiler.
Kendilerinden hocası Şeyh Muhyiddin Arabî Hazretleri ile aralarındaki kırgınlığı gidermelerini rica ettiler.
O'da ikisini barıştırdı.
Firavun düşmandı Musa'ya, Tura
Bak; Bahr-i Ahmer de boğuldu gitti...
İblis'te bir defa düştü gurura,
Rahmet-i Rahman'dan koğuldu gitti...
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.17.
6 Şubat 2023 Depremindeki yaptığı binalar yıkılan inşaat firması sahibi ile chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu'nun beraber çektirdikleri fotoğrafı
İmam-ı Beğavi Hazretleri'nin, eskiden kendi adıyla anılan bir türbesi biliniyordu.
Şatoform'dan, Şeyh Sadreddin Konevî Türbes'ne giden sokağın köşesinde idi.
Yanlış belediyecilik ve affedilemez istimlâklerin yok ettiği nice tarihî değer ve eserlerimiz gibi İmam Begavî'nin türbesi de yıktırılarak, yok edilmiştir.
Yerinde şimdi yüksek binalar yer almış bulunmaktadır.
Kambur Vesim (Vesim Abbas b. Abdurrahman b. Abdullah)
(D.?- Ö.29 Şevval 1173/13 Haziran 1760)
Kendi adını taşıyan verem basilini bulduğu için, 1905 yılında Nobel Tıp Ödülü'nü alan Robert Koch hakkında bilgi edinmek isteyenler, Batı kaynaklarına başvurduklarında şu satırlarla karşılaşırlar:
1843 yılında Clausthal'de doğan Koch; Göttingen Üniversitesi'nde tıp öğrenimi gördüğü, 840 yılında "bulaşıcı hastalıklara canlı mikroorganizmaların sebep olduğu" görüşünü ortaya atan Friedrich Gustav Jacop Henle başta olmak üzere, Casimir-Joseph Davaine ve Louis Pasteur'dan esinlenerek araştırmalar yapmıştır.
Bir ıslığa kubarırsın, şişersin....
Kimin kazanında kaynar pişersin...
Anladık, ecelin yaklaşmış senin;
Gelip cami duvarına ......
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.17.
Konya Valisi Ferit Paşa, Şeyh Hacı Abdullah Efendi'nin yüceliğine inanmış kişilerindendi.
Sık sık ziyaretine gelerek, meclisinde bulunurdu.
Yine bir ziyaretinde bu defa birkaç gün fazla kalır.
Meclisin, tadına doyamaz.
İçinden gelen bir ses, burada ne kadar fazla kalırsa o kadar kazançlı çıkacağını söyler gibidir.
Ama görevleri vardır.
Makamında olması gerekmektedir.
1-Fatih Sultan Mehmet, Şâhî isimli havan topunu icad etti.
2-Zırhlı gemilerin ilk şekli Fatih Sultan Mehmet'e aittir.
3-İsmail Hami Danişmend, "Tarihi Hakikatler" adlı eserinde, roketi ilk kullanan kişinin Fatih Sultan Mehmed olduğunu belirtmektedir.
Bir gün Sadrüddin Muhammed Konevi'nin sevgili oğlu Saadüddin Çelebi, evlerine gelip muhterem babalarının ellerini öptüler.
Bu arada babalarının dergâhına kendisini seven, dost ve ahbabı ziyarete gelmişti.
Bu arada Saadüddin Çelebi, bu gelen ziyaretçilerin bir kısmının ayakkabısını çevirdi.
Bir kısmını da çevirmedi.
Bu hareketin farkına varan Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevi Hazretleri, oğluna bu davranışının sebebini sordu.
O'da; "bu misafirlerin içerisindeki cennet ehli olanların ayakkabılarını çevirdiğini, cehennem ehli olanların ayakkabılarını çevirmediğini" söyledi.
Bunun üzerine Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevi, oğlunun hocası Şeyh Sadaka'ya oğlunun keşif ve keramet sahibi olduğuna dair bir mektup yazarak kendisine gönderdi.
Mektubu okuyan Şeyh Sadaka, talebesi Saadüddin Çelebi'ye çok samimi ve candan muamelede bulundu.
Mübarek yüzlerine şefkatle bir baktı.
O anda bir ses yükseldi.
Saaduddin Çelebi, başını hocasının mübarek dizine koydu.
Kendisi ile vedalaşarak Cenab-ı Hakk'a ruhunu teslim etti.
Şeyh Sadaka, Saadüddin Çelebi'yi kendi evine gömdü.
Kendisinin de ölünce yanına gömülmesini vasiyet etti.
Allah (c.c.), onlardan razı olsun.
Hacı Veyiszâde İstanbul'dan döndükleri gün, kendisini okul bahçesinde karşılayan öğrencileri sordular:
Ali:
Dün yoktunuz Hocam?
Hacı Veyiszâde:
-Öyle oldu.
Veli:
-Neredeydiniz Hocam, bir yere mi gitmiştiniz?
Hacı Veyiszâde:
-Hakkınızı helâl ediniz!
Ali, Veli, Hasan, Hüseyin, Bayram:
-Estağfirullah Hocam!.. Ne hakkımız olabilir bizim?
Hacı Veyiszâde merhumun talebelerinden Prof.Dr.Mustafa Tahralı anlatıyor:
Osmanlı'nın Meşhur Matematik Âlimlerinden Gelenbevî İsmail Efendi, İstanbul'da bulunduğu esnada, Fransa'dan bir mühendis gelerek logaritma cetvelini Babıali'ye takdim etmişti.
İstanbul'da bu ilmi kimsenin bilmediğini iddia etmesi üzerine Gelenbevi İsmail Efendi'nin evine gönderildi.