İşte güya Sultan II. Abdülhamid Han Hazretlerinin Tahttan indirilmesinin sebebi.
“Bazı mesâil-i mühimme-i şer'iyyeyi kütüb-i şer'iyyeden tayy u ihrac ve kütüb-i mezkûreyi men' u ihrak"
Yani günümüz türkçesiyle söyleyece olursak İslamın yaşaması için ömrünü heder etmiş bir Sultana şer'i meseleleri dinî kitaplardan çıkarmak ve dinî kitapları yasaklayıp yakmak gibi bir şenaat (alçaklık-kötülük) yakıştırılıyordu.
Olacak şey değildi.
Kur'an-ı Kerim'i, Sahih-i Buhâri'yi, Şifa-i Şerif'i onbinlerce nüsha bastırıp dağıttıran Sultan şimdi onları yakmakla suçlanıyordu, öyle mi?
Lakin mesele başkaydı.
Yaktırdığı, yasaklattığı kitaplar yok muydu?
Vardı da, onlar ya yanlış harekelenmiş Kur'an-ı Kerim'ler veya içine uydurma rivayetler katılmış hadis kitapları yahut Osmanlı Hilafetinin meşru olmadığını ileri süren İngiliz veya Rus kaynaklı propaganda kitaplarıydı.
Ne yani, Sultan hatalı basılmış Kur'an-ı Kerim'leri hamam külhanlarında yaktırmayıp sevabına halka dağıttırsa mıydı?
“-Ben hangi şer'i kitabı yakmışım?" diye bağırdı yüksek sesle.
Arkasından da tarihin alnına şu sözleri kazıdı:
“-Ben 33 sene millet ve devletim için, memleketimin selameti için çalıştım.
Hakimim Allah ve beni muhakeme edecek de Resulullah'tır.
Bu memleketi nasıl buldumsa öylece teslim ediyorum.
Hiç kimseye bir karış toprak vermedim.
Hizmetimi ancak Cenab-ı Hakk'ın takdirine bırakıyorum.
Ne çare ki düşmanlarım bütün hizmetime kara bir çarşaf çekmek istediler ve muvaffak da oldular."
Ve şu sözü ekleyerek salondan çıktı:
“-Bu memleketi benden sonra 10 sene idare etsinler, 100 sene idare etmiş sayacağım."
27 Nisan 1909 ile Osmanlı'nın teslim olduğu 31 Ekim 1918 arasında sadece 9,5 yıl vardır ve ne acıdır ki 10 sene tamamlanmamıştır!
Mustafa Armağan
“Bazı mesâil-i mühimme-i şer'iyyeyi kütüb-i şer'iyyeden tayy u ihrac ve kütüb-i mezkûreyi men' u ihrak"
Yani günümüz türkçesiyle söyleyece olursak İslamın yaşaması için ömrünü heder etmiş bir Sultana şer'i meseleleri dinî kitaplardan çıkarmak ve dinî kitapları yasaklayıp yakmak gibi bir şenaat (alçaklık-kötülük) yakıştırılıyordu.
Olacak şey değildi.
Kur'an-ı Kerim'i, Sahih-i Buhâri'yi, Şifa-i Şerif'i onbinlerce nüsha bastırıp dağıttıran Sultan şimdi onları yakmakla suçlanıyordu, öyle mi?
Lakin mesele başkaydı.
Yaktırdığı, yasaklattığı kitaplar yok muydu?
Vardı da, onlar ya yanlış harekelenmiş Kur'an-ı Kerim'ler veya içine uydurma rivayetler katılmış hadis kitapları yahut Osmanlı Hilafetinin meşru olmadığını ileri süren İngiliz veya Rus kaynaklı propaganda kitaplarıydı.
Ne yani, Sultan hatalı basılmış Kur'an-ı Kerim'leri hamam külhanlarında yaktırmayıp sevabına halka dağıttırsa mıydı?
“-Ben hangi şer'i kitabı yakmışım?" diye bağırdı yüksek sesle.
Arkasından da tarihin alnına şu sözleri kazıdı:
“-Ben 33 sene millet ve devletim için, memleketimin selameti için çalıştım.
Hakimim Allah ve beni muhakeme edecek de Resulullah'tır.
Bu memleketi nasıl buldumsa öylece teslim ediyorum.
Hiç kimseye bir karış toprak vermedim.
Hizmetimi ancak Cenab-ı Hakk'ın takdirine bırakıyorum.
Ne çare ki düşmanlarım bütün hizmetime kara bir çarşaf çekmek istediler ve muvaffak da oldular."
Ve şu sözü ekleyerek salondan çıktı:
“-Bu memleketi benden sonra 10 sene idare etsinler, 100 sene idare etmiş sayacağım."
27 Nisan 1909 ile Osmanlı'nın teslim olduğu 31 Ekim 1918 arasında sadece 9,5 yıl vardır ve ne acıdır ki 10 sene tamamlanmamıştır!
Mustafa Armağan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder