Bir gün Yusuf Sinan (geleceğin Mimar Sinan'ı), acemi oğlanlar kışlasında iken bir hafta sonu tatilinde Bâyezîd Camii'nin kıble tarafındaki mezarlığa girdi.
Burada, ustalar Bâyezîd Türbesi'ni yapıyorlar idi.
İnşaatta ustalarla biraz konuştuktan sonra, kendi arkadaşları ile mezarlıktan çıkarken kapı önünde dikilen saçı sakalı birbirine karışmış bir meczub önlerine çıkıp, elindeki adam boyundaki âsâyı üç kere öfke ile yere vurduktan sonra:
-Yusuf Sinan!
Kethüdânın teklifini kabul etme, yeniçeri ol!
Padişahla seferlere katıl, Dünya'yı gez gör.
Kendini padişahın sarayına hapsetme!..
Haa şunu da bil ki, senin geleceğin asker olarak değil mimar olarak parlak olacaktır, dedi.
Yusuf Sinan bu perişan kılıklı adamın adını, kethüdânın kendisine yaptığı teklifi nasıl olup da bilebildiğine hayret ederek:
-Sen kimsin?
Adımı ve bana yapılan teklifi nereden biliyorsun? demişse de meczub sözlerini bitirir bitirmez:
-Benden söylemesi, gerisi sana kalmış! diyerek Yusuf Sinan'ın sualine cevap vermeden hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladı.
Yusuf Sinan, kısa bir tereddüdden sonra arkasından koşup O'na yetişti ve o ayın ulûfesi olan bir akçeyi meczubun cebine sokmaya çalıştı.
Lakin meczub O'nun elini iterek:
-Benim paraya ihtiyacım yok! diyerek gözden kayboldu.
Meczubun arkasından şaşkın şaşkın bakakalan Yusuf Sinan arkadaşlarının yanına geldiği zaman onlar da olup bitenlerden hayret içindeydiler.
Grupta en yaşlısı olan Acemi oğlanı Bekir Efendi:
-Yusuf Sinan!..
Bu meczub kılıklı adam sakın ola ki; biraz evvel türbe inşaatında çalışan ustanın sana anlattığı kıssada adı geçen Hızır Aleyhisselâm olmasın!
Öyle ya, sıradan biri olsa senin adını nereden bilebilecekti.
O'nun söylediği sözlere riâyet etmelisin.
Durum bana çok ciddi görünüyor, dedi.
Bunun üzerine Sinan Yusuf:
-Sâhi doğru söylüyorsun.
Bu ayın ulûfesi olarak cebimdeki bir akçeyi vermek için arkasında seğirtip O'na yetiştiğimde "ihtiyacım yok" deyip elimi ittiği gibi bir anda gözden kayboluverdi.
Bunu ancak Hızır gibi birisi yapabilir, karşılığını verdi.
Yusuf Sinan'ın, o gece gözüne uyku girmedi.
Acaba meczub kılığında karşısına çıkan Hızır'ın dediğini mi yoksa Enderun'da okumanın icabı olan parlak geleceği ballandıra ballandıra anlatan kethüdânın sözünü mü dinlemeliydi.
Uzun uzun düşündükten sonra pazartesi günü kethüdânın karşısına çıkan Yusuf Sinan O'na teşekkürleriyle birlikte Enderun'a gitmek istemediğini, orduda kalıp bir yeniçeri olarak seferlere katılmayı arzu ettiğini söyledi.
Kethüdânın Yusuf Sinan'ı ikna etmek için döktüğü diller bir işe yaramadı.
O, kendisine meczub sûretinde görünen Hızır'ın sözüne itibâr etmiş ve yeniçeri olmaya karar vermişti.
- Mimar Koca Sinan (Tarihi Roman), Kadir MISIROĞLU, Sh.:53, 54, 55.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder