Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezi Fıkıh Müderrisi Mehmet Savaş Hoca, hocası Hacı Veyiszâde'yi anlatıyor:
Hoca Efendi'nin konuşmaları beni daima heyecanlandırmıştır.
Biz Şam'da okuyorduk.
Bir ara Konya'ya bir tatile gelişimizde ortalık baya bir karıştı.
Suriye'de bir takım karışıklıklar oldu.
Türkiye'den Suriye'ye gitmek epey bir zorlaştı filân derken, ben bir tereddüde düştüm:
"Acaba burda mı kalsak, tekrar Şam'a mı gitsek?" diye düşünüp duruyorum.
Biz Şam'da okuyorduk.
Bir ara Konya'ya bir tatile gelişimizde ortalık baya bir karıştı.
Suriye'de bir takım karışıklıklar oldu.
Türkiye'den Suriye'ye gitmek epey bir zorlaştı filân derken, ben bir tereddüde düştüm:
"Acaba burda mı kalsak, tekrar Şam'a mı gitsek?" diye düşünüp duruyorum.
İşte tam o sıralarda Hoca Efendi'ye gitmiştik bir arkadaşla.
Selâm verip de daha eline varır varmaz, bana, Arapça hitab etti.
Hoca Efendi'nin Arapçası da çok iyiydi.
Arabcayı belki ana dilinden ziyâde çok iyi okur, yazar, konuşurdu.
Bana: İsri', lâ teqıf! (Hiç durma, git!) dedi.
* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1997, s.233.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder