Hacı Veyiszâde bir gün, derste, Kur'an'dan ahkâm çıkarma bahsini işliyordu.
Bir hatırasını anlattı:
-Bir arkadaşımız vardı.
Mimardı.
Çok muhkem bir hafızaya mâlikti.
Zekiydi, okuduğunu unutmazdı.
Allah selâmet versin, bir yanlışı vardı.
Olur olmaz her mevzuda Kur'ân-ı Kerim'den ahkâm çıkarmaya çalışırdı.
Hiç de inkıbazdan kurtulamazdı.
Hep sıkıntılıydı.
Buhranlar içinde bunalıyordu.
Ona bir gün:
Ahmed, Kur'ân-ı Kerim, içinde birbirleriyle rabıtalı girdapların, dağlar gibi dalgaların çalkalandığı çok hareketli ummanlara benzer.
Sen, bu ummanın ortasında girdaplar anaforunda boy abdesti almaya ve derinlere dalıp inci çıkarmaya soyunan adama benziyorsun.
Böyle bir deryada boy abdesti almak ve hele hele derinlere dalıp inci çıkarmak herkesin işi değil.
Her şeyin bir kanun ve kavaidi var.
Kur'ân-ı Kerim'den ahkâm çıkarmak, bundan kat kat fazla çetin bir iş.
Kur'ân-ı Kerim'den ahkâm çıkarmak, Vahye muhatab Peygamberin ve O'nun naiblerinin, vekillerinin, vârislerinin işidir.
Mimarın Mühendisin değil, sıradan Hacının Hocanın da değil.
Müctehidin işi.
Sen bu deryaya, boy abdesti almaya, inci çıkarmaya soyunup atladığın için bunalıp boğuluyorsun.
Sen o deryada boy abdesti alamazsın.
Sen o deryadan inci çıkaramazsın Ahmed!...
Kur'ân-ı Kerim'i oku, çok oku!
Meallerini Tefsirlerini de oku!
Amma ahkâm çıkarmaya kalkışma!
Kur'ân-ı Kerim, deryay-ı muhittir; içinden çıkamazsın.
Sen o ahkâm çıkarma bahsinde, "kitab, sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha" buutlarında, "kitab" faslını ehline bırak!
"Sünnet" denizine gel sen.
Sünnet denizi sâkindir, onda pek zorlanmazsın... der dururum da pek aldırmazdı.
Ahmed zekâsına mağrurdu biraz.
Onun için hiç bir zaman huzur bulamadı.
"Kıyas-ı Fukaha" noktasında bile değilken, bulunduğu yerden "Kitab" a atladığı için, uzun atladı, kötü düştü.
Şimdi azıcık aklını başına topladı da, kırığını çıkığını tamire uğraşıyor!
İmdiiii, kıssadan hisse, sizin yapacağınız, önce "Kıyas-ı Fukaha" ırmağında abdest alacaksınız, sonra "İcma-ı Ümmet" gölüne gideceksiniz; oradan "Sünnet" denizine geçeceksiniz; daha sonra da, eğer "Hadis" denizinde dalgıçlık icâzeti alabilirseniz, "Kitab" ummanına dalacaksınız...
Olacaksınız!..
Dalgıç olacaksınız!..
Dalacaksınız, dalacaksınız deryaya!..
* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1992, s.133, 134.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder