Aksakallı nur yüzlü ihtiyar bir adam, misafir odasının önüne çıkarak:
-Gelin evlatlarım, gelin!
Öbür kardeşlerinizi de çağırın.
Sizlere, içeride bulunan dedenizi tanıtayım:
Dedenizi böyle çok fazla olan koyunların arasında görünce; "Ben boşuna gelmişim!" diye içimden geçirdim.
Dedeniz ise:
-Gel evlat! Malları ahıra bağladık, gönlümüzü beraberce Mevla'ya bağlayalım, dedi ve o gün sabaha kadar manevi sırlardan anlattı.
Ben de dedenizin ne olduğunu anladım.
Aradan günler geçtikten sonra tekrar ziyaretine geldiğimde dedeniz koyunları sulamaya götürüyordu.
Beni görünce kızdı, bağırdı, çağırdı.
Bunun üzerine ben de:
-Ben Lâdikli değilim.
Beni kandıramazsın.
Ben senin ne olduğunu öğrendim.
İstersen beni döv! dedim.
Evladım!
Dedeniz gibi bir evliya dört yüz senede bir gelir.
Bu mülkün sahibi olan Allah ona bir kere, "kulum" demiş.
Onu sevmiş. Siz de sevin, hizmetinde kusur etmeyin; demişti.
*Lâdikli Âşık Ahmed Hüdâî, Ahmet Elma, 2011, 5.Baskı, S.108.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder