17 Temmuz 2022 Pazar

Acaba bu gece benim gamımı kim yiyecek?

Bir gece pek şiddetli kar yağmıştı. 
Sultan Melikşah yoldaydı. 
Bir yerde çadır kuruldu. 
Soğuktan kuşlar da bir tarafa büzülmüştü, balıklar da. 
Herkes bir bucağa sığınmıştı.

Padişah düşündü ve; “Yâ Rabbî! Acaba bu gece benim gamımı kim yiyecek? Gizlice gidip bir bakayım? Bu soğukta kapımda kim yatıyor acaba?” dedi.

Çadırdan çıkınca üstüne karlar yağmaya ve onu üşütmeye başladı. 
Hiçbir yanda muhafızlardan eser görünmüyordu. 
Yalnız oracıkta gönlü uyanık bir bekçi yatmaktaydı. 
Üstüne bir yün elbise atmış, çadırın kazığını yastık edinmiş, başını toprağa koymuş, yatmıştı. 
Bütün gece ayakkabısı ayağındaydı. 
Bir tarafa büzülüp kalmıştı.
"Ey oğul! 
Bilmem ki sen din derdiyle bu kapıda böyle bekledin mi hiç? 
Eğer bir zerrecik olsun gönlün yansaydı, o gece sonunda bir nasip elde ederdin elbette."
Derken bekçi, padişahın ayak sesini duyunca yerinden fırladı ve padişaha bağırdı:
-Hey kimsin?
Padişah:
-Ey müşfik adam! 
Ben yüce padişahım. 
Söyle bakalım, ya sen kimsin? 
Kimsin ki böyle bir gecede padişahı beklemektesin? dedi.
Adam dedi ki:
-Padişahım! 
Ben yurtsuz bir garibim. 
Vatanım, ancak padişahın kapısı. 
Ona hizmet etmekten başka hiçbir vazifem yok. 
Bu can ve ten, bana yoldaş oldukça başım, padişahın ayağının bastığı yerdir.
Padişah:
-Ferman ettim. 
Sana Horasan’ın amirliğini verdim, dedi.

Padişah o gece adamı o yüce mevkiye eriştirdi.
Ey gönül! 
Sen de bir gececik sevgilinin kapısında gündüzlersen, devlete erişirsin. 
Bir gece uyanık olarak sabahlarsan vefakârlık sınırına ulaşırsın. 
Sana yokluktan dokunmuş ebedî bir elbise bağışlarlar, böylece bütün zerreleri güneş görürsün. 
O gözü elde ettin mi kör bile olsan sahib-kıran kesilirsin.
Zira yüce zatlar eşyayı yokluk gözüyle gördüler. 
Sen de yokluk gözüne sahip olursan şeker, sana zehir kesilir; gül, gözüne diken görünür.

  • İlahiname, FerîdüddinAttâr, Semerkand Yayınları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder