Hacı Veyiszâde'nin özel talebelerinden olan Ahmet Atıcı anlatıyor:
Konya'da, Pîrî Paşa Câmii'nde Hoca Efendi'den ders alıyoruz, Hacı Veyiszâde'den...
Daha başka arkadaşlar da var.
Ben, dersi mersi bıraktım, izin filân da almadan bir kaç günlüğüne İstanbul'a kaçtım.
Sami Efendi Hazretleri'nin ziyâretine, Hazreti ziyâret ettim, sohbetlerine katıldım, üç dört gün sonra da Konya'ya döndüm.
Gine câmiye derse gittim.
Hoca Efendi geldi.
Arkadaşlar aşağıda, ben yukarıdayım.
Kendi kendimize ders çalışıyoruz.
Hoca Efendi, şöyle tatlı bir ifadeyle:
-Ahmedimiz nerde? Gelmedi mi daha? diye seslendi.
Ben mahcub mahcub aşağıya inince:
-Nasıllar babam? diye sordu, babacan babacan.
Sonra da:
-Nasıllar? Sıhhatteler İnşâallah?..
Tamam, sen oraya iyi sahib ol, burası olur gider!.. dedi.
Hoca Efendi Hazretlerinin bunların hiç birisinden haberi yoktu zahirde.
Ama batında farklıydı durum...
Hoca Efendi Hazretleri çok farklı bir insandı.
Derdi yaşamak, yaşatmak, anlatmaktı.
Tebliğde üstüne yoktu.
* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1997, s.230.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder