Sultan Alâeddin Keykubadlar devrinde Konya'da malının, mülkünün ve servetinin hesabını bilmeyen, mürüvvetli "Hâce-i Cihân (Hoca Cihân)" adlı bir kimse, kendisinin de biricik oğlu vardı.
O da sar'a hastalığına yakalanmıştı.
Ne kadar tabibe gittiyse oğlunun derdine bir türlü derman bulamadı.
Bu uğurda büyük bir servet harcadı.
Kullandığı bütün ilaçlar da fayda vermedi.
Bir gün Hâce-i Cihân, Şeyh Sadruddin Muhammed Konevi Hazretlerine yüz sürdü.
Kendisine şu ricada bulundu:
-Dünya'da bir oğlum vardı.
Bir derde tutuldu.
Şimdi sultanımdan rica ve niyaz ederim ki, Allahü Teâlâ'nın avn-i inayeti ile ben biçareye bir deva bulun.
Bunun üzerine Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevî Hazretleri, Hâce-i Cihân'ın feryâd ve figânına dayanamadı.
Kendisinden oğlunun adını sordu.
Hâce-i Cihân:
-Ali Han, dedi.
Anasının adını sordu.
Hâce-i Cihân:
-Esma Han, cevabını verdi.
Hizmetçisinden bir kağıt, divit ve mürekkep getirmesini istedi.
O da kendisine istediklerini getirdi.
Bunun üzerine Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevî Hazretleri (K.S.), mübarek elleri ile kağıda Âyet-i Kerîmeler yazdıktan sonra çocuğun sarığını getirmelerini istedi.
Hâce-i Cihân, oğlunun sarığını getirip Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevî'ye verdi.
Hazret yazdığı duayı sanığa yerleştirip Hâce-i Cihân'ın eline teslim etti.
Bir muşamba içine sararak oğlunun başına giydirmesini tavsiye etti.
Cenâb-ı Hakk'tan çocuğu bu hastalıktan kurtarıp şifa bulmasını diledi.
Bunun üzerine Hâce-i Cihân, Şeyh Sadrüddin Hazretlerinin el ve ayaklarını öptü.
Bu duayı bal mumu ile yeşil bir beze sardı.
Sarığın üzerine döküp oğlunun başına giydirdi.
Allah'ın izni ile çocuk hastalıktan kurtuldu.
Hâce-i Cihân, bu gelişme karşısında çok memnun kaldı.
Dünyalar onun oldu.
Şeyh Sadrüddin Muhammed Konevî Hazretlerine bir şükrâne olarak kendi oturduğu konağı ve çevresindeki araziyi bağışladı.
Mülk olarak verdi.
- Şeyh Sadruddin Konevî, Ahmet Şeref Ceran, s. 136, 137.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder