Lâdikli Âşık Ahmed Ağa'nın torunu Ahmed Elma anlatıyor:
Takriben haziran ayının ortalarında dedemi yakışıklı, güzel giyinmiş bir delikanlı ziyarete gelir.Dedem hiçbir kimseyi kırmayıp kovmamasına rağmen bu genci kabul etmez ve odasından kovar.
Delikanlı kovulmasına rağmen alıp başını gitmez.
Odanın dışında kenar bir yere oturup devamlı ağlar.
Bu duruma babam şahit olur ve gencin yanına giderek:
- Hoş geldin delikanlı, niye ağlıyorsun? Babam seni içeri almadığı için mi yoksa?Delikanlı cevap vermez.
- Hoş geldin delikanlı, niye ağlıyorsun? Babam seni içeri almadığı için mi yoksa?Delikanlı cevap vermez.
Babam:
-Allah, Allah... Böyle bir şey başıma ilk defa geliyor.
-Allah, Allah... Böyle bir şey başıma ilk defa geliyor.
Seni kabul etmesi için babama bir de ben rica edeyim, der.
Odaya dedemin yanına girerek:
-Baba! Şimdiye kadar böyle bir durum görmedim.
-Baba! Şimdiye kadar böyle bir durum görmedim.
Ne var şu gencin hâlinde?
Maşâallah çok temiz bir delikanlıya benziyor.
Onu neden kovdun, demiş.
Bunun üzerine dedem de:
-Sen bilmezsin, o kendi suçunu ve cezasını bilir, der.
O gece delikanlı misafir, dağlara gider; ağlayıp sızlayarak, işlediği günahlar için Rabb'inden af diler.
-Sen bilmezsin, o kendi suçunu ve cezasını bilir, der.
O gece delikanlı misafir, dağlara gider; ağlayıp sızlayarak, işlediği günahlar için Rabb'inden af diler.
Geceyi de orada bir yerde yatarak geçirir.
Tertemiz giyimli olan bu genç sabahleyin, her tarafı toza toprağa batmış, perişan bir vaziyette tekrar gelir.
Artık delikanlı odaya kabul edilmiştir.
Bu genci babam, odada dedemle sohbet ederken görür ve çok sevinir.
Bu genci babam, odada dedemle sohbet ederken görür ve çok sevinir.
- Lâdikli Âşık Ahmed Hüdâî, Ahmet Elma, 2011, 5.Baskı, S.87.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder