Yine böyle bir seferde bana, Allah rızâsı için alınan bir tayyare bileti ile İstanbul üzerinden Adana'ya giderken uçakta kara kara düşünüyordum.
Cebimde bana bir otelde bir oda temin edebilecek, bir lokantada yemek yedirecek, bir otobüste yolculuk yaptıracak param kalmamıştı.
Uçak, Adana havaalanına inişe geçerken kara kara düşünüyordum:
"Acaba geleceğimi haber alan müvekkilimin dostları, nûrânî kardeşlerim gelmezlerse hâlim ne olur?" diyordum.
O esnada uçağın arka tarafından bir şahsın bana yaklaşıp kulağıma eğilerek "İhtiyacın olur, bunu hizmette kullan." diyerek elini cebime sokarak bir zarf bıraktığını gördüm.
Döndüm, ağlayan gözlerle geriye baktım.
Karşımda nûrânî bir hayal belirdi,
Nafiz bakışlarıyla, nûrânî vechesiyle, manevi tacıyla, çocukluğumdan beri vaazlarını dinleyegeldiğim Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri!..
Tebessüm ederek, gözleriyle beni öperek geriye döndü ve kayboldu.
Uçak yere indi, zarfı açtım.
İçinden, o zaman için bir ailenin günlerce ihtiyacını karşılayacak elli lira çıktı.
Ve o zaman uçaktan inip meydana doğru yürürken O'na dualar ettim, orada elini öpmek istedim.
Ama, hava meydanında beni bekleyen nurlu kardeşlerimi buldum.
Fakat Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri'ni, kerâmetin en muhteşemini bana bilfiil tattıran, gösteren Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri'ni meydanda göremedim.
Ve orada buluştuğum kardeşlerimle beraber, mahkemeye, bir maznunun müdafaasına doğru, endişelerden sıyrılmış olarak, Üstâdım Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin;
"Kardeşim! Biz inâyet altındayız.
Biz bilmeden bir gizli kuvvet bizi istihdam ediyor.
Seni bana Allah gönderdi.
Biz bilmeden bir gizli kuvvet bizi istihdam ediyor.
Seni bana Allah gönderdi." dediğini hatırladım.
Evet, Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri'nin Üstâdımla beraber Denizli hapishanesinde, Üstadımın "Kahraman Hoca" tebşiratına mazhar olan Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri'nin şahid olduğum kerâmetini naklederken, iki cihan güneşine Nebi ve Resül kardeşlerine, Ashâb-ı Kirâma, âhirete göçen nûrânî kardeşlerime, anama-babama, ablama ve âhirete göçmüş bütün mü'minlere, ehl-i tevhid ve kıblenin ruhlarına binlerce Fâtiha gönderilmesi niyazıyla sözlerime son veriyorum.
Allah, cümlesinin kabirlerini pürnûr eylesin.
Cennete, Şefaat-i Peygamberî'ye nâil olsunlar.
Mahkeme-i Kübrâ'dan beraat ilâmı alsınlar.
Tarfetü'l-aynda sırâtı geçip Cennetü'l-Firdevs'e dâhil olsunlar.
Âmîn.
* Gönenli Mehmet Efendi, Mustafa Özdamar, Sh.43, 44.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder